Sevim Burak’ın ilk kez 1965 yılında basılmış hikâye kitabıdır.
Yazar, altı hikâyesini derlediği kitabında çoğu kadın olan kişilerinin dış ve iç dünyaları arasındaki karşıtlıklara eğilir; tatsız katı gerçeklerini hayalde yumuşatmak isteyen kahramanların bilinç altlarını dışa vurur.
Kitabın içindeki ilk hikâye Sedef Kakmalı Ev adını taşır.
Ziya beyin ve bu evdeki yaşamının, aile geçmişinin ve ölümünün hikâyesi konu edilmektedir. Bu evde yaşayan Ziya Bey ve onun bakımından sorumlu olan Nurperi Hanım yaşamaktadır. Nurperi Hanım, onbeş yaşından beri kırk yıl, evin, daha o zaman yaşlı, birbirinin kardeşi dört erkeğine bakmıştır. Son kalan kardeş, bunak, hasta Ziya Bey’in öleceği günün ümidiyle yaşar; fakat Ziya Bey ölünce on mirasçı, Nurperi Hanım’ın artık tek başma oturup rahat etmeyi o kadar beklediği evi dört parçaya bölüp götürürler.
İkinci hikâye olan Pencere'de ise bir kadının intihar etmesi karşı evde oturan bir başka kadın tarafından izlenir ve anlatılır. Kadın bu intiharı izlerken bir "yeşil şapkalı adam" karakteri çizer ve intihar eden kadınlar ilişkilendirir.
Kitaba adını veren Yanık Saraylar, zengin, soylu bir aileden, fakat şimdi yalnız ve hızlı bir tempo içinde çalışmaya mecbur, "yirmi yılın daktilosu" yaşlı bir kızın iş mektupları, mukaveleler, senetler arasında çocukluk anılarıyla dolup dolup gerçeğe dönüşlerinin öyküsüdür.
Sonraki Büyük Kuş hikâyesinde ise bir kadın, çılgınca sevişmeler peşinden zamansız bir ölümle kocasının, başındaki atmaca’nın uçup gittiğini bir türlü kabullenmek istemeyerek boşluktadır; içkiye alışır, Kent’le arkadaş olur. Ölü kocanın hâlâ unutulamayışı yüzünden gururu kırılan Kent, bir gezintide kadını boğar, öldürür.
Ah Ya Yeihova hikâyesinde Yahudi kızı Zembul Allahanati, Müslüman Bilâl’i sevdiği için, evlendirmelerinden korkarak nişanlısı Aşer’den ve baba evinden kaçar, Bilâl Beyle nikâhsız karı-koca olur. Topuğuna batan bir iğnenin kalbine doğru yürümesiyle adım adım ölüme ilerleyen Bilâl Bey, evini gazla tutuşturup kırk günlük çocuğu ve lohusa yatağındaki Zembul ile beraber yanar. Tevrat anlatımından yararlanan ve Bilâl Beyin tuttuğu serinkanh günlüklerin bir trajedi hazırlığı olduğunu başlarda pek hissettirmeyen hikâye, kitaba adını verenle birlikte, yazarın en ilgi çekici, en başarılı hikâyesidir. Bu hikâye yazar tarafından Sahibinin Sesi adıyla oyunlaştırılarak yeniden basılmıştır.
Son hikâyenin adı Ölüm Saatidir. Burada anlatıcı beyefendi dediği bir kişiye saati sorar ve öğrendikten sonra da ölümüne iki saati kaldığını söyler. Öykü bu zaman süresince anlatıcının kendisini anlatmasıyla sürer.
Biyografisi:
Zeliha Sevim Burak 26 Haziran 1931 tarihinde annesiyle babasının bir süre
oturdukları Ortaköy Fıstıklı Sokağı 6 numaralı evde doğmuştur. Yazarın babası Mehmet
Seyfullah Burak Osmanlı soyundan gelme bir kaptandır. Soyu Karabekir Paşa’ya dayanan
Seyfullah Kaptan hayatı boyunca İstanbul ve Çanakkale boğazlarında kılavuz kaptanlık
yapmıştır. Annesi Anne Marie Mandil 1910’lu yıllarda savaşla birlikte Bulgaristan’dan
İstanbul’a göç eden Yahudi bir ailenin kızıdır. Varna’da doğup Filibe’de büyüdümüş,
Bulgaristan kökenli ailesi 1916'da İstanbul’a gelip Kuzguncuk’a yerleşmişti. Ailenin
büyük oğlu Joseph dışındakiler Türkiye’den ayrılmıştır. S. Burak’ın hayatı 21 yaşına
kadar bu büyük aile içinde Kuzguncuk’taki köşkte geçer. Yaşadığı evdeki yaşlı akrabaları,
komşuları, Kuzguncuk’un kozmopolit yaşamı onun sanat hayatının şekillenmesini sağlar.
İlkokula 1938 yılında babasının görevi sebebiyle bulundukları Çanakkale’de başlar.
Ardından Seyfi Kaptan’ın, İstanbul’a dönüşüyle, Sevim eğitimini Kuzguncuk’taki Süleyman
Şefik Paşa Nakkaştepe 45. İlkokulu’nda bitirir. Burak’ın 1941 yılında, henüz 10 yaşında
iken kalp hastası olduğu anlaşılır. Geçici bir süreliğine tedavi edilen bu hastalıktan
sonra Sevim ortaokulu -amcalarının ısrarlarıyla- Tünel’deki Alman Lisesi’nde bitirerek
öğrenimini tamamlar. Sevim Burak 1950’li yıllarda komşularının kızı Eliza vasıtasıyla
Olgunlaşma Enstitüsü’ne girer. O yıllarda Alman Lisesi’nde öğrenci olan Sevim, Eliza’nın
ısrarıyla onun mankenlik yaptığı terzihaneye gider. Dönemin en ünlü terzilerinden Cemal
Gürün, Sevim’i keşfeder ve ailesinin izni olmaksızın bir defileye çıkarır. Bu defilenin
ardından Sevim mankenlikten hoşlanır. Annesi yeni ölmüştür. Babası da arkadaşları ve
Olgunlaşma Enstitüsü’nün hocaları tarafından ikna edilir. Seyfi Kaptan uzun süre kızının
terzilik öğrendiğini zanneder. Sevim’in mankenlik yaptığını öğrenince de kabul etmekten
başka çaresi kalmaz. Yazar, bu dönem mankenliğin yanı sıra geçici bir süre Beyoğlu Kitap
Sarayı’nda tezgâhtarlık da yapar. 1954 yılında Burak bir grup manken arkadaşıyla birlikte
Olgunlaşma Enstitüsü’nün millî mankeni olarak, dönemin Amerikan Büyükelçisi Mc Ghee’nin
girişimiyle düzenlenen bir Amerika gezisine katılır. 1950’li yılların ikinci yarısında
Sevim Burak, kendine ait bir modaevi ve atölyeyi Sıraselviler’de açar. Selvi adını verdiği
bu atölyede dönemin önemli isimlerine elbiseler diker. Sonradan Beyoğlu’nda Olivo Han’a
taşıdığı38 atölyesini 1960 ihtilâliyle bozulan ekonomi sebebiyle kapatır.
Sevim Burak mankenliğinin ilk yıllarında çeşitli öykü çalışmaları yapmaya başlamıştır.
Kendisi bu öyküleri çocukluk dönemi ürünleri olarak görse de bu durum Sevim Burak’ı yazı
ile değişik bir ilişki içine sokacaktır. Zira yazmaya olan bu ilgi onu Peyami Safa ile
tanıştırmıştır. Kuzguncuk’tan komşuları olan Şevket Bagana’nın aracılığıyla Peyami Safa,
Burak’a haftada bir gün Tokatlıyan Han’da ders verir.
Sevim Burak ilk evliliğini 1949 yılında 18 yaşında iken Orhan Borar’la yapar. Sevim o
yıllarda Olgunlaşma Enstitüsü’nde manken, Orhan Borar ise Cumhurbaşkanlığı orkestrasında
keman sanatçısıdır. Bu evlilikten 1955 yılında oğulları A. Karaca Borar dünyaya gelir.
Sevim Burak’ın eşi ile yaşadığı çatışmalar oğulları Karaca’nın doğumundan sonra hız
kazanır ve çift, Karaca 3 yaşında iken 1958 yılında ayrılır. Bir yıl sonra bir sergisinde
ressam Ömer Uluç'la tanışır ve 1961 yılında evlenirler. Bu evlilikten de Elfe adlı kızları
dünyaya gelir. Önceleri çok iyi giden evlilikleri sonraki günlerdeki sıkıntılar, acılarla
sürer ve nihayet bu evlilik 1980 yılında sona erer.
10 yaşından beri kalp hastası olan Burak 1974’te ikinci eşi Ömer Uluç’la gittikleri Avrupa
gezisinde muayene olur. Yazarın rahatsızlığı ilerlemiştir. Bu dönem biri Paris’te diğeri,
Londra’da olmak üzere iki katater ameliyatı olur. Ancak bu yeterli değildir. Kalp kapakçığı
bir an önce değişmelidir. Ameliyat olması için gerekli olan paranın miktarı ise çok büyüktür.
Bu paranın toparlanamaması ve biraz da Burak’ın ameliyattan korkması yüzünden operasyon
dört yıl gecikir. Yazarla kızı Elfe 1976’da Londra’ya giderler. Londra üzerinden Afrika’ya
geçilecektir. Çünkü yazarın eşi Ömer Uluç, Birleşmiş Milletler Çevre Plânlama Uzmanı olarak
çalışmaktadır. Sevim Burak 1978’de Nijerya dönüşü Londra’da Hammersmith Hastanesi’nde
ameliyat olur. Bu ameliyatta kalp kapakçığı değiştirilir. Ameliyat sonrası İstanbul’a döner
ve bir felç geçirir. Kendini toparlaması bir buçuk yıl sürer. Sağlığı iyice bozulan Burak,
aynı yıl Haseki hastanesine yatırılır ve tekrar ameliyatı olursa da 30 Aralık 1983’te
hayata veda eder.
Yapıtları:
Romanı:
Ford Mach I (2003),
Öyküleri:
Yanık Saraylar (1965), Afrika Dansı (1982), Palyaço Ruşen (1993),
Tiyatro Oyunları:
Sahibini Sesi (1982), Everest My Lord (1983), İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar (1983)
Anı Mektup:
Mach 1’dan Mektuplar (1990, oğlu Karaca Borar tarafından yayına hazırlanmıştır.)
Yazar ve kitapla ilgili yazılar:
* "Sevim Burak Hayatı - Eserleri - Sanatı "(Yüksek Lisans Tezi)
Bedia Koçakoğlu, Konya, 2006
('Aşkın Şizofrenik Hâli', Palet Yayınları, Konya, 2009, 432 s.; adı altında kitap olarak yayınlanmıştır.)
* "Yaşam Öyküsünden Edebiyata: Sevim Burak, Gemiler ve Otomobiller"
Nilüfer Güngörmüş Tiyatro Araştırmaları Dergisi, 32:2011/2
* "Türk Edebiyatının Ayrıksı Kalemi Sevim Burak"
Senem Demircioğlu, academia edu,
* "Yıkıntıda 'Yanık Saraylar': Harabede Sömürü ve Dağılmış Özne"
Seher Özkök, academia edu,
* "Sevim Burak'ın Yanık Saraylar’ında Baskaldıran Dil: Minör Edebiyat Açısından Bir Okuma"
Mülkiye Atça, Sakarya Ün. XI. Uluslararası Dil – Yazın – Deyişbilim Sempozyumu (Gönüllülük ve Hosgörü) 13–14 Ekim 2011, 2. Cilt S: 78
* "Sevim Burak-Yanık Saraylar"
Dipnot kitap Kulübü Sitesinde Yanık Saraylar Sayfası
* "Sevim Burak'ın Hışırdayan Kağıtları"
Ahmet Ergenç, K-24 sitesi, Biri Yayınları Bloğu, 09.04.2022
*"Yanık Sarayların Primadonnası" Ali Abakay,
*"Yanık Saraylar" Pakize Barışta
K dergisi, Sayı: 87, sayfa: 2-7/34-35; 30.05.2008
(Okumak için fotoğrafların üzerine tıklayınız>