Nahid Sırrı Örik - Kıskanmak

Nahid Sırrı Örik - Kıskanmak Nahid Sırrı Örik - Kıskanmak Nahid Sırrı Örik'in Kıskanmak adlı romanı ilk kez 1937 yılında tefrika edilmiş ve 1946'da basılmıştır.
Roman, Seniha adının çağırılmasıyla başlar. 1930 lu yıllar, Zonguldak… Seniha, Halit’in kızkardeşi, 39 yaşında,hiç evlenmemiş,çirkin bir kadındır. Halit, Mükerrem ile evli ve birlikte yaşamaktadırlar. Olaylar Zonguldak’ta ilerlerken zaman zaman geriye dönüşlerle Seniha ve Halit’in çocukluk, gençlik yılları, Halit’in eğitim süreci, ailenin geçirdiği değişiklikler ve karekterlerin nasıl şekillendiği anlatılır. Seniha’nın çocukluk döneminde beliren ilk duygusu kıskanmak olmuştur.Kendisinden 8 yaş büyük ağabeyi Halit çok güzeldir. Çocukluklarında anneleri de dahil olmak üzere herkes güzel olan Halit’i okşar severdi. Seniha, çirkinlerin sevilmemeye ve güzeller için feda edilmeye mahkum olduklarını küçük yaşından itibaren öğrenmişti. Halit, mühendislik eğitimi için Avrupa’ya gönderilir. Seniha’ya değer vermeyen birçok genç kız Halit ile yakınlaşmak için ağabeyi yurda geleceği zaman arkadaşlık ilişkileri kurmaya çalışmışlardır. Bir keresinde, Halit, Belçika’da kadın kılığında baloya katıldığını, kimsenin kendisini tanımadığını anlatır. Çevresindekilerin ısrarı, annesinin oluruyla kadın kıyafetleri giyer, çok güzel olur. Annesi ”keşke Seniha da sana benzeseydi” der. Seniha annesinin kendisini hiç sevmediğinden emin olur, bu yaşananlar bir daha hiç konuşulmaz. Babaları Cemal Paşa, hürriyet ilan edildiğinde emekliye sevk edilmiş, aile ekonomik sıkıntıya düşer. Seniha’ya ayrılan ceyiz parası, köşkteki değerli eşyaların satış paraları Halit’e gönderilir. Seniha’nın kız idadisi veya kız muallim mektebine gitmesine izin verilmez. Çıkan talibi de düğün masrafı nedeniyle reddedilir. Ailenin ağabeyine yaptığı fedakarlıklarla mahrumiyet ve mağduriyete uğrayan Seniha anne, babasına kızmaz, kin beslemez, sessiz kalır. Romanın ilerleyen bölümlerinde Seniha’nın bu talibi Cemil Şevket ile bir gece buluşup birlikte olduğunu bu birliktelik sonrasında Seniha’nın vakur ve ciddi olmadığını düşünen Cemil Şevket’in evlenmekten vazgeçtiğini anlıyoruz. Kısa bir süre sonra Seniha’ya yeni bir kısmet çıkar. Ailesi yaşlı, dört çocuklu bu taliple evlenmesini ister. Seniha hiç kimseyle hiçbir zaman evlenmeyeceğini söyleyerek bu talibini reddeder. Annesi bu durumdan kimseye söz edemediği bir süpheye kapılıp, bir süre Seniha’yı izler, bu şüphe kızına olan sevgisini azaltacaktır. Halit eğitimini bitirip yurda dönünce iyi bir maaşla işe girer. Kendisini kardeşine borçlu hissetmez. Babası ve annesi öldükten sonra Seniha, Halit’e bağımlı ve ona muhtaç hale gelir. Birinci dünya savaşının başladığı yıllardır. Halit kazancının büyük kısmını gece alemlerinde harcar, eve geç gelir hatta günlerce gelmediği de olur. Seniha ile bir arkadaş gibi sohbet ettiği, fikrini sorduğu, danıştığı bir kardeşlik ilişkisi yoktur. Soğuk ve mesafelidir. Seniha evin hanımlığını değil, kahyalığını yapmaktadır. Halit, Ankara’ya tayin olur. Ankara’da yaşıyorlarken İstanbul’da yoksul bir ailenin kendisinden 21 yaş küçük kızı Mükerrem ile evlenir. Mükerrem tek özelliği güzelliği olan, eğitimi az bir kadındır. Evliliğinde bulduğu refahla eşine minnet duyar. Ancak kısa bir zaman sonra eşler birbirlerine olan ilgi ve sevgilerini kaybederler. Seniha ve Mükerrem, görünüşte iyi anlaşan bir gelin görümcedir. Evdeki sorumlulukları paylaşırlar. Mükerrem ufak tefek kırgınlıkları unutur ama Seniha’da izler kalacağını düşünemez. Eşlerin birbirlerine daha yakın olduğu Mükerrem in Halit’i sevdiği günler,Seniha için zor geçmiştir.Halit’ in genç ve güzel bir kadın tarafından sevilmesine tahammül edememiş,evden ayrılmayı düşünmüştür. Mükerrem’in sevgisinin azalmaya başlamasını fark ettiği zaman beklemeye başlar. Mükerrem’in bir gün kocasını aldatacağına inanır. Ve bu kişiyi de Seniha belirler. Hariciye memuru Cemal Ferit bey… Halit’in mutsuzluğunu göreceği zamanı sabırla beklerken Halit’ in Zonguldak’a tayini çıkar. Cemal Ferit’i değil onun kendisine olan ilgisini seven Mükerrem, bu kişiyi kolayca unutur. Zonguldak geri kalmış, yeni kent olmaya başlayan bir yerleşimdir, taşradır.Yabancı yatırımcılar, zengin maden sahipleri, burada çalışan mühendislerle sinema, beş çayları, danslı balolarla daha rahat, daha batılı bir yaşam süren küçük bir topluluk vardır. İki ay sonra bir baloda Zonguldak’ın savaş sonrası zenginleşen bir ailesinin şımarık, eğitimini tamamlamamış, sorumsuz, çapkın ama çok güzel oğulları Nüzhet ile tanışan Mükerrem ona ilgi duyar. Mükerrem ‘in ilgisinin giderek artması,bunun herkes tarafından anlaşılabilir duruma gelmesi üzerine Seniha, ağabeyinin aldatılan bir koca olacağından emin olur. Mutlu olur, canlanır, öyle ki bu değişim kardeşiyle ilgilenmeyen Halit’in bile dikkatini çeker. Mükerrem, cinsiyeti pek belli olmayan bir heykel, bir resim gibi güzel olan Nüzhet’in ısrarcı ilgisine karşı duramaz, âşık olur. Önce Nüzhet’in evinde sonra Halit’in eve gelmediği gecelerde Kapuz’da buluşurlar. Kapuz’da buluşma isteği bu yasak ilişkiye heyecan katmak isteyen Nüzhet’ten gelir. Seniha bu buluşmaları kolaylaştıracak uygun ortamları hazırlar, göz yumar. İlişkileri devam ettikçe Mükerrem daha çok bağlanır, Nüzhet’i kıskanır. Oysa Nüzhet, giderek sıkılır, bu ilişkiyi bitirmek ister. Oğlunun kalbinde başka kadının olmasına tahammül edemeyen Nüzhet’in annesi Nuriye, Mükerrem’ i kıskanır. Seniha’ ya bu yasak ilişkinin bitirilmesi için Mükerrem’i uyarmasını söyler. Kapuz’daki buluşmalar başlamadan önce ,Mükerrem Seniha’ya akıl danışmak ister, hatta o ne derse o şekilde davranacağını söyler. Seniha, kendi kararlarıyla hareket etmesini söyleyerek dinlemek istemez. Çok kısa bir süre ağabeyini düşünen bir kardeşlik duygusu yaşar, kardeşinin onurunu çiğneyen kadına nefret duyar ama bu duygusu kısa sürer. Hikayenin akışında çapkın Nüzhet’in Seniha’ya ilgi gösterdiği, Seniha’nın onu terslediği kısa bir karşılaşma da yaşanır. Seniha kendisi anlatmazsa Nuriye‘den öğreneceğini düşünerek bu yasak ilişkiyi Halit’e anlatmaya kara verir. Darbeyi başkalarının indirmesine razı olmaz. Anlatır…Seniha bu konuşma sırasında intikamını alıyor olmanın tadını çıkarmaya çalışırken, Halit metanetini kaybetmez. Ancak bir plan yapar. Halit, madende kalacağını söyleyecek, Mükerrem gece Kapuz'a gidecek olursa Seniha ağabeyine haber verecek ve Halit buluştukları eve baskın yapacaktır. Halit, Kapuz’a gittiğinde Mükerrem oradan ayrılmıştır. Halit’in Nüzhet ile gerilimi giderek artan bir konuşması olur. Nüzhet, Mükerrem ile ilişkisi olduğunu itiraf eder. Bunun üzerine Halit, Nüzhet‘i öldürür. Seniha, öcünü alır. Ağabeyi uzun süre hapis yatacaktır. Hapishanede ilgilenir görünür, sesi acılıyken içinden gülmektedir. Halit Seniha’dan sadece avukat bulmasını ister. Kardeşinin gelip gelmemesiyle bundan sonra nasıl yaşayacağıyla ilgilenmemiştir. Seniha, verdiği ifadede namus cinayeti indirimi almasına engel olacak şekilde ağabeyini yalanlar. Mükerrem’in evden ayrılmasını ister. Halit, yedi buçuk yıl hapse mahkum olur. Geçinebilmek için ilkokul öğretmenliğine başvuran Seniha, Amasra ve Trabzon’da öğretmenlik yapar. Halit’in hapisten çıkmasına çok yakın bir zamanda Zonguldak’a gider. Amacı İstanbul’daki köşkün yarı hissesini satın alıp ağabeyine biraz para vermektir. Köşkün ederinin çok altında bir para teklif ederek onu çiğnemek ezmek ister. Ama bu durum gerçekleşmez. Halit, arkadaşlarının yardımıyla iş bulur. Kardeşini aramaz, görmek istemez. Halit’i bitkin, zayıf, çaresiz görmeyi uman Seniha, bu zevkten mahrum kalmasına sinirlenir. Seniha görev yerine dönmek için bindiği vapurda Mükerrem ile karşılaşır. Mükerrem, İstanbul a döndükten sonra birkaç zengin adamın metresi olmuştur. Samsun’daki barlarda konsomatris olarak çalışmaya gitmektedir. Halen genç ve güzeldir. Seniha ise yaşlanmış, saçları ağarmış, daha da çirkinleşmiştir. Mükerrem Halit’in nasıl olduğuyla, parası olup olmamasıyla ilgilenir, para vermek ister.Seniha’nın içini tekrar kıskançlık duygusu sarar. Ölünceye dek bu duygudan kurtulamayacağının bilincindedir artık.(Özetleyenler: Sema Çamlı - Nuray Turhan)

 

Nahid Sırrı Örik - Kıskanmak
Sultan Hamid Düşerken

Nahid Sırrı Örik - Sultan Hamid Düşerken Sultan Hamid Düşerken Nahid Sırrı Örik tarafından 1947'de yazılmış bir tarihi romandır. Kitap ikinci basımında II. Abdülhamid'e saygı belirten "Sultan Hamid Düşerken" yerine "Abdülhamid Düşerken" olarak adlandırılmış ve dili sadeleştirilmiştir. 1990'larda kitap orijinal adına döndürülmüştür.
Nimet, yirmi üç yaşında, zeki ve güzel bir genç kızdır. Babası Mehmet Şahabettin Paşa, seksen yaşlarında, Osmanlı bürokrasisinde kırk yıldır görev yapan bir paşadır. Paşa, tek evladı olan Nimet bilgili, kültürlü ve el üstünde büyütmüştür. Şahabettin Paşa, devlet işlerini de her zaman Nimet’le görüşüp, ondan akıl alır. 1908"de meşrutiyetin yeniden ilan edilmesiyle, kabinedeki paşalardan bazıları, halk tarafından istifaya çağırılır. İstibdadın tek tek hesabı sorulmaya başlanır. İstibdat döneminde devletin önemli kademelerinde bulunmuş Mehmet Şahabettin Paşa da bu soruşturmalardan korkar. Her zaman yaptığı gibi bu konuda da kızı Nimet’e fikrini sorar. Nimet, babasına çıkarlarını düşünerek kabineden istifa etmesini söyler. Padişaha ve kabinedeki paşalara muhalefet olursa, halkın öfkesinden kurtulabileceğini söyler. Ancak Şahabettin Paşa, yarım asra yakındır hizmetinde bulunduğu saraya bir anda sırtını çeviremeyeceğini söyleyerek bu teklifi reddeder. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle, mevcut kabine bozularak yeni bir kabine kurulur. Eski kabinenin paşalarından bazıları sürgüne de yollanır. Sürgüne gidenlerden biri de Nimet’in sözlüsünün babasıdır. Şahabettin Paşa da kabineden çıkarılarak emekli edilir. Emekli olmasına çok üzülen paşa, dağılan kabinedeki paşalarla aynı akıbeti yaşamaktan korkar. Nimet sözü bozar, hediyeleri iade eder. Bu günlerde Servetifünun gazetesinde hakkında çıkan bir yazıda, paşanın sahip olduğu serveti, yabancı devletlerden aldığı rüşvetle biriktirdiği yazılıdır. Nimet, babasının korkusundan, telaşe etmesinden, konuşmasından bu haberin doğruluğunu anlar. Babasına, bu yazının iftira olduğunu ifade eden bir yazı kaleme almasını ister. Nimet, yazıyı alıp yayımlamaları için Servetifünun gazetesine götürür. Orada bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetinde görevli olan Binbaşı Şefik’le görüşür. Yazının gazetede yayımlanmasını temin ettirerek babasının diğer paşalar gibi olmadığını, şahıslarına ya da mallarına herhangi bir zarar gelmemesini ister. Nimet’in bir erkeğe karşı, kendinden emin ve cesur bir şekilde konuşmasından çok etkilenen Binbaşı Şefik, taleplerin hepsini kabul eder. Nimet, Binbaşı Şefik üzerinde bıraktığı etkiden memnun olur. Binbaşı Şefik’in kendisiyle evlenme amacıyla kapılarını çalacağını düşünür. Şahabettin Paşa, yaptıklarına teşekkür maksadıyla Şefik’i yemeğe çağırır. Şefik, bunca ihtişam ve debdebeyi görünce, kesinkes Nimet’le evlenmesi gerektiğini düşünür. Şahabettin Paşa, yemek sonrasında Binbaşı Şefik’e değerli taşlarla süslü bir sigaralık vermek ister. Fakat Şefik, Nimet’le evlendiğinde elde edeceği servetin yanında bu sigaralığın bir hiç olduğunu düşünür. Paşaya karşı gururlu bir Subay gibi görünmek ister ve hediyeyi reddeder. Kısa bir süre sonra da Şefik, Nimet’i babasından ister fakat Nimet evlenmek için iki şart ortaya koyar. Bu şartları kabul ederse evlenebileceğini söyler. Bu şartlar; paşa kızı olarak basit bir askerle evlenemeyeceği için, mevkice yükselmesini ister. Diğer şartta babasının Ayan meclisine alınmasıdır. Nimet bu şartlarla bir taşla iki kuş vuracak, babası ömrünün sonuna kadar hesap vermek zorunda kalmayacak, kendisi de eşi ve babası sayesinde toplumda saygınlığını koruyacaktır. Şefik her iki şartı da yerine getirir. Tekirdağ’dan mebus seçilir, meclise girer. Kayınpederini de ayan meclisine aldırtır. Düğünlerine Şefik’in ailesi köylü olduğu için çağırılmaz ve Şefik’in arkadaşlarından ortama uygun olabilecek birkaç kişi çağırılır. Düğünden kısa bir süre sonra Şahabettin Paşa vefat eder. Paşanın vefatından evvel yazdığı vasiyette tüm mal varlığını Nimet’e bırakmıştır. Bunu fırsat bilen Nimet, annesinin ilişkisinin olduğunu bildiği, babasının kâhyası Hilmi Efendi ve dolayısıyla ailesini evden kovar. Annesi İzzet Hanım’ın yanında kalmasına izin verir. Devlet işlerine aşina olan ama Babası varken istediği gibi hâkim olamayan Nimet, kocası Şefik’i istediği gibi yönlendirmeye başlar. Şefik’in mebusluğu ona yetmez, bakanlığa yükselmesini ister. İttihat ve Terakki’nin, hükümetin başında olan Kamil Paşa’yı, Kanun-i Esasi’ye gerekli şekilde uymadığı gerekçesiyle düşürmesi gerektiğini düşünür. Şefik’i yönlendirerek, Kamil Paşa’nın görevden alınmasını sağlar. Bunu bir başarı olarak nitelendiren Nimet, Şefik’in aklının ucunda olmayan bir öneriyle bir bakanlığına gelmesinin tam zamanı olduğunu söyler. Karısının her dediğini yapar duruma gelen Şefik, yeni sadrazamdan Adliye Nazırlığını ister. Sadrazam, Şefik’i tecrübesiz bulduğunu söyler ve reddeder. Bakan olma istediği İttihat ve Terakki’deki arkadaşları tarafından duyulunca arkadaşlarıyla arası bozulur. İttihat ve Terakki aleyhinde olaylar olmaya başlar. Nimet, İttihat ve Terakki’nin zayıflayacağını düşünür ve Şefik’e İttihat ve Terakki’ye karşı muhalefet etmesini ister. Şefik eski arkadaşlarının karşısında yer alır. Şefik saf değiştirdikten kısa süre sonra 31 Mart olayları gerçekleşir. İttihat ve Terakki üyeleri İstanbul’dan apar topar kaçarlar. 31 Mart’tan sonra kurulan yeni kabinede İç işleri Bakanı olur. Fakat 31 Mart olayının meşrutiyete darbe olduğu düşüncesi yayılır. Kabine mensuplarına karşı ayaklanmalar başlar. Selanik’ten hareket eden Hareket Ordusu’nun İstanbul’a geldiği duyulur. Nimet, Şefik’e, padişahın huzuruna çıkmasını salık verir. Bahriye ve Harbiye Nazırlığını da kendisine verirlerse Hareket Ordusu’nu İstanbul’a ulaşmadan durdurup padişahı koruyacağını söylemesini istese de Padişah, bu teklife sıcak bakmaz reddeder. Bunun üzerine telaşlanan Nimet, Şefik’e, padişaha yaptığı teklif duyulmadan Hareket Ordusu’na katılmasını söyler. Şefik, Hareket Ordusu’na katılmak için gece evden çıkar. Nimet sonradan, Padişaha yapılan teklifin duyulacağını düşünür. Kocasının sorgulanacağını ve kendisinin de yargılanmaktan kurtulamayacağını düşünerek korkar. Rus Büyükelçiliğine sığınarak Rusya’ya kaçar. Şefik’in Padişaha yaptığı teklif duyulur ve askeri hapishaneye atılır. (Özetleyen: Bengü Aksoy)

Nahid Sırrı Örik Biyografisi:
Nahid Sırrı 22 Mayıs 1895’de Beşiktaş Ihlamur ’dan Yıldız’a çıkarken sağımızda kalan ve halen yerli yerinde duran Süslü Karakol, Taş Karakol, Beyaz Karakol diye adlandırılan binanın tam karşısındaki üç katlı bir evde doğmuş. Bu semt romanlarında, öykülerinde ve anılarında sık sık karşımıza çıkacaktır. Nahid Sırrı’nın dedesi divan sahibi Ahmet Nafiz Paşa, babası Şura-ı Devlet (Danıştay) üyesi Shakespeare ’den biri Venedik Taciri olmak üzere iki oyun çevirmiş Nahid Sırrı’nın söylemi ile “yaratılış olarak alafranga olan” Hasan Sırrı Beydir. Nahid Sırrı dört yaşındayken annesi babası boşanır, annesi Melek Hanım komşuları Ragıp Paşa ile evlenir kendisinden beş yaş büyük ablası babayla, Nahid Sırrı anneyle yaşamaya başlar. Nahid Sırrı'nın bu ayrılıktan çok etkilendiğini, bu ayrılığın eserlerine yansıdığını görüyoruz. Düzenli eğitim görmeyen Nahid Sırrı, mürebbiyelerinden Fransızca dersleri almış, onlar vasıtasıyla Fransız edebiyatıyla tanışmıştır. Meşrutiyetten sonra, önce İngiliz, sonra Fransız, daha sonra da Galatasaray lisesinde okumuş hiçbirini bitirememiştir. Liseden ayrılmasının nedenini 22 yaşında, 47 günlük evli olan ablasının ölüm haberini almasına bağlayan araştırmacılar var. Yazarın “Dansöz” adlı öyküsünde bu izleri görmek mümkün. Babasının görevi nedeniyle 1915-1928 yılları arasında Tiflis, Berlin, Viyana, Roma, Kopenhag şehirlerinde yaşayan Nahid Sırrı 1928 yılında yurda dönünce Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlar. Daha sonra MEB mütercimi olarak Ankara’ya yerleşir, zamanın Milli Eğitim bakanı Abidin Özmen’e Fransızca dersleri verir, Ankara’da bulunduğu süre içinde aralarında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Baki Süha, Ceyhun Atıf Kansu, Ahmet Muhip Dranas, Nurullah Ataç ‘ın da bulunduğu edebiyatçılarla toplantılarına katılır. 1945 yılında İstanbul’daki Devlet Kitapları Müdürlüğüne atanır. Şiir dışında edebiyatın her dalında ürün vermiş olan Nahid Sırrı, 18 Ocak 1960’da yokluk içinde kalp krizinden İstanbul’da ölür. Karacaahmet Mezarlığına gömülen Nahid Sırrı Örik’in varisleri beş yıl içinde mezarın tapusunu almadıkları için üzerine yeni bir defin yapılır ve kendisi unutulmasa da nereye gömüldüğü unutulur gider. Örik Ağası -zadeler ailesinden gelen Nahid Sırrı Soyadı Yasası çıktığında “İltan” soyadını alsa da zaman sonra aile lakabına döner ve Örik soyadını kullanır.

Yapıtları
Romanları: Kıskanmak (1946), Sultan Hamid Düşerken (1957), Yıldız Olmak Kolay mı? (1996), Tersine Giden Yol (2010), Turnede Bir Artist Öldürüldü (2011), Kozmopolitler (2012), Gece Olmadan (2012)

Hikâyeleri: Kibar Fahişe Zeynep (1927), Kırmızı ve Siyah (1929), Sanatkârlar (1932), Eski Resimler (1933), Sultan’ın Öfkesi (1933), Eve Düşen Yıldırım (1934), Bir Çamaşır Teknesi Önünde (1958), Fatma Hanım’ın Evine Bir Erkek Lazım (2021)

Oyunları: Sönmeyen Ateş, (1933), Muharrir (1934), Oyuncular(1938), Para Uğrunda (1949), Alın Yazısı (1952), İhanet (1953)

Diğer yapıtları:
Gezi Kitapları : Anadolu: Yol Notları (1939), Bir Edirne Seyahatnamesi (1941), Kayseri, Kırşehir, Kastamonu (1955)
Deneme- Eleştiri: Edebiyat ve Sanat Bahisleri (1932), Roman ve Hikâye Hakkında Bir Kalem Denemesi (1933), Hayat ile Kitaplar
Tarih : Tarihi Çehreler Etrafında (1933)
Anı : Eski Zaman Kadınları Arasında (1958)
Anlatı : Saray Kadınları (2021)
Çevirileri : Avrupa ve Fransız İhtilali (A. Sorel), (1949), Journal (A. Galland), Âziyâde (P. Loti) (1940), Bezgin Kadınlar (P. Loti) (1947)

Yazar ve kitapla ilgili yazılar:

* "Nahid Sırrı Örik’in Romanlarında Aile"
       Feyza Sayar, Y. Lisans Tezi, Haziran 2013,

* "Nahid Sırrı Örik, Kıskanmak ve Psikanaliz"
       Özge Soylu, Master Tezi, Aralık 2001

* "Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak Romanında Ferik Cemal Paşa’nın “Geçkin” ve “Talihsiz” Kızı"
       Zeynep Tek, AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fak. Türkoloji Dergisi 25, 1 (2021) 128-158

* "Nahid Sırrı Örik’in Romanlarında Toplumsal Cinsiyet Üzerine Bir İnceleme"
       Melek Atabey, Yüksek Lisans Tezi, 2019

* "Kıskanmak Romanında Seniha’nın Sessizlik Büyüsü"
       Melek Atabey* Hars Akademi Kültür-Sanat-Mimarlık Dergisi, Aralık 2019

* "Nahit Sırrı Örik’in Romanlarında Narsisist Entrikalar"
       Hülya Dündar, Doktora Tezi, Temmuz 2009

* "Nahid Sırrı Örik’in Romanlarında Bireyin Dramı Ve Yapı"
       Yasemin Yolay, Yüksek Lisans Tezi, Haziran-2017

* "Abdûlhamid Düşerken-1"
       Hilmi Yavuz, Zaman Gazetesi, 11.05.2003,

* "Abdûlhamid Düşerken-2"
       Hilmi Yavuz, Zaman Gazetesi, 18.05.2003,

* "Roman başka, film başka"
       Zeki Coşkun, Radikal Gazetesi, 02.05.2003,

* "Roman başka, film başka"
       Zeki Coşkun, Radikal Gazetesi, 02.05.2003,

* "Yalnızız Romanı Değerlendirmeleri"
       İzmir Okuma Grubu Üyeleri, 18.12.2021

* "Yalnızız Romanı Değerlendirmeleri"
       İstanbul Okuma Grubu Üyeleri, 25.12.2021

*"Dudaklarında Pek Acı Bir tebessüm"
       Lemi Özgen, K dergisi, Sayı:85, sayfa: 12-17; 16 Mayıs 2008
(Okumak için fotoğrafların üzerine tıklayınız>

Bağlantılar:
* "Yazarın Vikipedi'deki sayfası"
* "Yapıtlarını yayınlayan Oğlak Yayınları'nın Sitesindeki sayfası"