latife tekin
1957 yılında kayseri’nin karacefenk köyünde doğdu. 9 yaşındayken ailesiyle birlikte istanbul’a yerleşti.
liseyi beşiktaş kız lisesi’nde okudu. bir süre memurluk yaptıktan sonra yazarlığı meslek edindi. 1980
darbesi öncesi aktif bir militan olarak sol devrimci harekete katıldı. ilk romanını darbe döneminde ve
oldukça genç bir yaşta yazdı.
1984 yılında senaryosunu yazdığı bir yudum sevgi filmi antalya altın portakal film festivali’nde
en iyi film dahil olmak üzere 5 adet ödül aldı. ayrıca, 1985 yılında uluslararası istanbul sinema günleri’nde
de en iyi film ödülünü aldı.
yazar, 1995 yılında bodrum’da “gümüşlük akademisi sanat, kültür, ekoloji ve bilimsel araştırma merkezi
vakfı”nın kuruluşunda yer aldı. genel sekreteri olduğu akademide doğayla iç içe ve barışık bir hayat
tarzını destekleyen birçok sanatçı ve yazarla birlikte edebiyat, sanat ve kültür etkinlikleri düzenlemeye
başladı. her yıl hem vakfın kendi çalışmaları, hem de vakıfa gösterilen ilgi artmaktadır. romanları
ingilizce, fransızca, almanca, italyanca ve hollandaca gibi birçok dile çevrildi. 2004 yılında elele dergisi
tarafından “yılın fark yaratan 10 kadını”ndan edebiyatı temsil eden isim olarak seçildi.
yazarın 1983 yılında yayımlanan ilk romanı sevgili arsız ölüm başarısıyla dikkat çekti. romanda
kırsaldan kente göçen bir ailenin hikayesi evin küçük kızı dirmit’in bakış açısından, masalsı bir üslupla
anlatılmaktadır. yazar çocukluktan itibaren ataerkil ve muhafazakar bir toplumda kendi hayatının öznesi
olamama durumunu ve bu durumun insanı sürüklediği çıkmazı oldukça etkileyici bir şekilde resmetmektedir.
berna moran’ın da dediği gibi tekin bu eserinde anadolu anlatı kültürünü harmanlayarak roman türünde yeni
bir biçem yaratmayı hedeflemiş ve başarmıştır. yoksulların hikayesini onların diliyle anlatmaya çalıştığını
söyleyen yazara, yaşar kemal’in ve kimine göre de gabriel garcia marquez’in yazınıyla arasındaki
benzerliklerden dolayı, büyülü gerçekçilik akımı yakıştırılmaktadır. fakat “sözünü sakınmadan” programında
tekin, kemal’in büyülü gerçekçiliğinin çok “büyük ve destansı” olduğunu söyleyerek kendi anlatılarının
daha alçakgönüllü olduğunu ifade etmiştir. ayrıca, ahmet hamdi tanpınar ve nazım hikmet’ten daha çok
etkilendiğini de açıklamıştır.
1986 antalya altın portakal uluslararası istanbul sinema günleri’nde "bir yudum sevgi" ile en
iyi film ödülü, unutma bahçesi ile 2005 sedat semavi ödülü, 2010 yılında ise mersin kenti edebiyat ödülü
2019 yılında da manves city ve sürüklenme adlı romanları nedeniyle erdal öz ödülü'nü
alan tekin'in 2000’li yıllarda yazdığı romanlarında konular değişmeye başlamıştır ve doğa ön
plana çıkmaktadır. ömer türkeş ve semih gümüş’ün “sözünü sakınmadan”da dikkat çektiği gibi geç dönem
metinlerinde yazar hikayeden uzaklaşıp kavramlara doğru bir eğilim göstermektedir. latife tekin,
yazarlığı “insanlar için” yazan yazarlar ile “insan olma deneyimini aşmak için” yazan yazarlar olarak
ikiye ayırmaktadır ve kendi tabiriyle, edebiyata ve sanata karşı bir yerden yazmaktadır. bu ayrıma
sanatın ve edebiyatın “sınıfsal” olmasından dolayı vardığını ifade ederken özellikle bu alanların kendi
varlıkları ve amaçlarının da tartışılması gerektiğinden bahseder. buradaki sınıfsallık sorunu yazarın
duruşu için anlamlı olmakla birlikte, “hikaye anlatmayan” metinlerin okur kitlesinin ancak belli bir
toplumsal ve entelektüel sınıftan gelebileceği gerçeği yazarın yaklaşımını bir nebze sıkıntıya sokmaktadır.
annesi kürt olduğu ve kürtçe ve arapça konuştuğu için evde konuşulan türkçe’nin tekil kalmaması
yazarı bir yandan zenginleştirirken, diğer bir yandan da dil –ve doğal olarak edebiyat- ile olan
ilişkisiyle arasına belli bir uzaklık sokmuştur. onun için dil sadece edebiyatın kendini bulduğu, kendi
olduğu alan değil, aynı zamanda bir varoluş sorunsalıdır. belki biraz da dil ile bu özgün ilişkisinden
dolayı onun edebiyat dili romandan çok şiire yakın durmaktadır. ilk romanından itibaren seçtiği
izleklerden olan kadın olma durumu, hemcinsleri için yazma ihtiyacı hissettiğini söylediği muinar
romanında hem ana sorunsal, hem de onun farklı toplumsal ve bireysel tezahürleri şeklinde irdelenmektedir.
eleştirel düşünceyle edebiyata özgü anlatım ve dili bir araya getirdiği rüyalar ve uyanışlar defteri
ise içeriği nedeniyle, daha önceden eserlerini yayımlayan yayınevi ve ikinci bir yayınevi tarafından
reddedilmiş, ancak üçüncü bir yayınevi sayesinde sansürden kurtulabilmiştir.
yaklaşık dokuz yıllık bir aradan sonra birbiriyle bağlantı noktaları da olan iki ayrı romanı birlikte
yazan ve eş zamanlı olarak yayınlayan yazarın bu iki romanı 21.yüzyılın pek çok unsurunu içinde
barındırmakta, bu yüzden çok geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle karşılanmakta, pek çok edebiyat
eleştirmeni tarafından irdelenip yorumlanmaktadır.
muhalif bir duruşa sahip olan latife tekin birçok televizyon programı, seminer ve konferansa katılmış
ve sadece edebiyat değil, toplumsal sorunlar üzerine de fikirlerini, sansür ve baskılara rağmen, açıkça
ifade etmeyi tercih etmiştir. halen istanbul ve bodrum’da yaşamaktadır.
|
yapıtları:
|
sevgili arsız ölüm (roman)
|
1983-1985
1985-1995
2003-2012
2005-2010
2010-2017
adam
metis
everest
yapı kredi
iletişim
|
|
2018-2020
can
|
içeriği/özeti:
kayserinin bir köyünden istanbul'a göçen aktaş ailesinin köyden kente göçünü,
yaşama çabalarını, korkularını, aile bireylerinin giderek yalnızlaşmasını konu edinen sevgili arsız ölüm,
yoksulların yaralı bilincini benzersiz bir şekilde yansıtmakla birlikte, masallar, türküler, mâniler ve
halk hikâyeleriyle örülmüş anlatımı nedeniyle eleştirmenlerce “büyülü gerçekçilik” akımına dahil
edilmiştir. yayımlandığında büyük yankı uyandırarak edebiyatımıza damga vuran sevgili arsız ölüm, birçok
dile çevrilmesinin yanı sıra tiyatroya da uyarlandı.
kitapla ilgili bağlantılar:
* iletişim yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
berci kristin'in çöp masalları (roman)
|
1984-1985
1985-1998
2008-2009
2010-2017
2019-2020
adam
metis
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
bir kış gecesinde, gündüzleri kocaman tenekelerin şehrin çöpünü getirip boşalttıkları bir tepenin üstüne, çöp yığınlarından az uzağa, fener ışığında,sekiz kondu kuruldu. sabah konduların üstüne yılın ilk karı düştü.
bu sözlerle başlıyor latife tekin’in ikinci romanı berci kristin çöp masalları ve sanayi mahallesiyle geniş bir alana yayılmış çöp sahası arasında bitiveren bir gecekondu mahallesinin hikâyesini dillendiriyor. bir yanda kırsaldan kente göç ettiği halde eski gelenek ve göreneklerine, söylencelerine tutunanları gözler önüne seren bu kültleşmiş roman, bir yanda da hayatta kalmak, şehre uyum sağlamak, fırsatlardan yararlanmak için yabancılaşanları, yıpranıp yozlaşanları anlatıyor. hem de büyülü hikâyelerle, ağıtlarla, mânilerle ve tekerlemelerle örülmüş olağanüstü bir üslup, sakınmasız bir göz ve sımsıcak bir şefkatle.
ilk kez 1984 yılında yayımlanan berci kristin çöp masalları, edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırmış, kısa sürede pek çok dile çevrilmiş ve uluslararası bir beğeniyle karşılanmıştı. muazzam bir hayal gücü, dil ustalığı ve duyarlılığın ürünü olan bu benzersiz metin, latife tekin’in başyapıtlarından biri sayılıyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
gece dersleri (roman)
|
1986-1990
1990-2000
2000-2010
2010-2017
2019-2020
adam
metis
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
ama sen, kendine ait bir hayat parçasını ele geçirme hayaline çarpıldın ve gözleri köpükler içinde yüzen karanlık perileriyle düşüp kalkmaya başladın.
on sekiz yaşındaki gülfidan, “sekreter rüzgâr” kod adıyla solcu bir örgüte katılmıştır. ancak aykırı kişiliğini bastırıp uyum sağlamakta güçlük çeker. örgüt liderlerinden biriyle evlenen gülfidan, tüm üyelerin karşı çıkmasına rağmen çocuğunu doğurur. gelgelelim örgütte kalmak için kendine uyguladığı baskı, ruhunda derin yaralar açar. 12 eylül darbesi’yle örgüt üyelerinin gizlenmesine tanık olan gülfidan zamanla kendisinin de hem örgütten hem kendinden gizlediği bir yaşamı olduğunu fark edecektir. bu gizli hayata son vermek içinse elinde tek bir silah vardır: yazmak…
ilk kez 1986 yılında yayımlanan, yazarının “kısacık bir romanın uzun şiiri” olarak tanımladığı gece dersleri, parçalı ve boşluklu yapısıyla benzersiz bir üslup denemesi olarak karşılanmıştı.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
buzdan kılıçlar (roman)
|
1989-1996
1997-2002
2003-2010
2010-2017
2019-2020
adam
metis
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
yoksulların hakikatli düşmanı yazı! seni pılık pırtık hayatımızın muammasını daha da koyulaştırmak için kullandım.
buzdan kılıçlar üç kardeşin; hazmi, mesut ve halilhan ile onun en yakın dostu gogi’nin hikâyesini anlatıyor. varoşların bu “pılık pırtık adamları”, batık şirketlerini yeniden canlandırmak için didinip dururlar. ancak halilhan’ın hem dert ortağı haline gelen hem de gözü gibi baktığı volvo marka arabası, kardeşler arasında hep sorun olur. varsılların dünyasının kıyısında, bir gecekondu mahallesinde yaşayan bu karakterler, hayatın karşılarına çıkardığı güçlüklere, hayal kırıklıklarına, dışlanmalara ve küçümsenmelere buzdan kılıçlarla karşı koymaya çalışırlar. gelgelelim volvo’sunun aldığı darbelere bile göğüs geren halilhan için, en yakın dostu gogi’nin ondan yüz çevirdiği gerçeğiyle yüzleşmek, hiç de kolay olmayacaktır.
ilk kez 1989 yılında yayımlanan buzdan kılıçlar için, “yoksulların, kendilerini küçümseyici bakışlarla süzen insanlara keşfedilmedik bir bilinçle numara yaptıkları düşüncesiyle yazdım,” diyor latife tekin. ve ekliyor: “yoksullardan yakınanların aklına nedense, yoksulluk içinde yaşayan insanların aklı fikri olabileceği düşüncesi gelmiyor.” buzdan kılıçlar, görmezden gelinenlerin dünyasını derin bir duyarlıkla ele alıyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
aşk işaretleri (roman)
|
1995
2005
2015-2017
2019-2020
metis
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
onda doğaüstü bir güç var. ucuz bir araba kokusunu ümitsizce kapanmış güneşten, kükreyen rüzgârdan daha önemli kılabiliyor!
dilinin görünmez ışığıyla büyülenip içine düşeceğimiz havai tuzağını örüyor! varlığının nedeni bu.
metropolün kıyısında yaşayan bir grup yoksul genç, hayata karışmak için önder belledikleri çekici, karizmatik bir liderin, ağabey bildikleri nezir’in peşine takılır. ancak “havanın içindeki gözenekleri” bile hizaya soktuğuna inanan, kelimelerin “çarpıcı bir düzenle diline döküldüğü” nezir kendini yol gösterici olmakla sınırlamaz. elde ettiği gücü bırakmaya, hükmetmekten vazgeçmeye niyeti yoktur. gelgelelim dört gençten sadece biri onun ezici cümlelerinin karşısında duracaktır. o da, “onu hissetmekten kendime eğilemiyorum,” diye yakınan ve iktidarın değil de aşkın dilini konuşan cihan’dır.
aşk işaretleri dil ustası latife tekin’in dille hesaplaştığı, karanlık bir roman. meselesi, yazarın kendi sözleriyle: “etkileme, büyüleme, dille iktidar kurma, gücü ele geçirme… hayatı anlamlandırarak başkaları hakkında konuşma önceliğinin insana geçirdiği güç, iktidar… kimsenin cümle kuramadığı bir yerde, cümle kurup kabile reisi olmak…” ilk baskısı 1995’te yapılan, tekin’in “dilsizliğe, sessizliğe övgü romanı” olarak tanımladığı aşk işaretleri, belki de bugün yayımlandığı günden daha güncel…
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
ormanda ölüm yokmuş (roman)
|
2001
2002-2008
2016
2019-2020
metis
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
ta eskiye git, çok önceye… dünyada rüzgârlar esmeye başladığında ağaçlar yoktu değil mi? yaprakların biçimine bak! dalların saçılışına… ağaçların rüzgârı bilerek oluştuğu anlaşılıyor.
ormanda ölüm yokmuş resim yapmayı bırakmış emin ile öyküler yazan ama bunları kendine saklayan yasemin’in hikâyesi. emin, âşık olduğu kadından ayrı düşmenin acısı içinde ormana sığınır. geçmişle hesaplaştığı bu içsel yolculuğunda ona kendisi de aşk acısı çeken yasemin eşlik eder. ikili, acılarını, rüyalarını, aşklarını uzun diyaloglar halinde paylaşırlar. ağaçlar, bulutlar, rüzgâr ve yaprakların da konuk olmasıyla bu söyleşi alabildiğine derinleşip zenginleşecek, giderek varoluşsal bir sorgulamaya dönüşecektir.
latife tekin’in duru, dingin bir anlatım benimsediği ormanda ölüm yokmuş doğa methiyesi olduğu kadar bir kültür eleştirisi olarak da okunmalı. zira kent yaşamının insanda yol açtığı duygusal ve zihinsel sorunlar resmedilirken, doğayla uyum üzerine kurulu bir ilişki kurmanın kaçınılmazlığı da vurgulanıyor. büyük bir ekolojik yıkım yaşadığımız, korkunç bir gürültünün yerkürenin tüm seslerini boğduğu, can çekişen doğayı kurtarmak için milyonlarca gencin kolları sıvadığı bugün, doğadan yabancılaşmanın kaydını tutan ormanda ölüm yokmuş’un çağrısı, hiç şüphesiz daha da önem kazanıyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
unutma bahçesi (roman)
|
2004
2005
2013
2019-2020
everest
yky
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse insanın yeni bir yaşamı olabilir ve insan bu yeni yaşamına çok derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur.
bir grup arkadaş, doğayla uyumlu bir yaşam arayışındaki şeref’in önderliğinde, şehir hayatının kargaşasından, toplumsal kalıplardan uzak yepyeni bir dünya yaratmaya koyulur. erdemli ve özgür bir yaşam peşindeki bu karakterlerin amaçladığı dünya, kötülükle, kargaşayla, günlük dayatmalarla bağlarını koparmış bir ada, bir tür cennet bahçesi olacaktır. ancak karakterlerin yaşadığı derin çelişkiler, böyle bir yaşam biçiminin ne denli olanaklı olduğu konusunda soru işaretlerine yol açar. bir tek romanın anlatıcısı tebessüm bu derin çelişkilerin farkındadır. çünkü insanların kolay kolay geçmişlerini arkalarında bırakamadıkları, “unutma isteğiyle dolanların, unutulmaya hiç de razı olmadıkları” sarsıcı gerçeğini görebilmektedir.
unutma ve hatırlama gibi hayati önemdeki kavramları sorgulayan ve kent hayatından, toplum kurallarından uzakta, doğayla uyum içinde yeni bir yaşam tasavvuru üzerine kurulu olan unutma bahçesi, kolay yanıtlar vermeyi reddeden bir metin. yayımlandığı 2004 senesinde sedat simavi ödülü’ne değer görülen roman belki de en genel anlamıyla doğa ile kültür arasındaki ikiliği ve bu ikiliğin insanın derinlerinde yansıyan tezatlarını gözler önüne seriyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
muinar (roman)
|
2006
2013
2019-2020
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
latife tekin eko-feminist dürtülerle yazdığı son romanı muinar’da doğanın kentin yıkıcı etkisi altında ve erkekler tarafından tahrip edildiği fikrini politik bir duruş olarak benimsemiş ve dolayısıyla tabiatı kentin karşısında savunulması gereken bir şekilde konumlandırmıştır. muinar tamamen erkeksiz bir anlatı olup, anlatıcı konumunda ve aynı zamanda kurgusal yazar olmasından ötürü latife tekin’in gerçek kimliğine de göndermeler içeren, bunun yanında yazarın düşüncelerinin taşıyıcısı olan elime ile yüzlerce yıldır yaşayan bir “kocakarı” olduğu söylenen yaşlı muinar arasındaki diyaloglar üzerine kurgulanmış bir romandır. doğacı edebiyat anlayışının hâkim olduğu romanda istanbul, roman kişilerinin bir yandan kaçtığı, öte yandan özlem duydukları bir mekândır. başlangıçta çevreci duyarlılık katı bir muhalefet aracı olarak öne çıkmış, aynı zamanda yoğun politik göndermeler içeren ekofeminist/ eko-sosyalist anlayışın hâkimiyeti vurgulanmış, romanın sonlarına doğru çevreci zihniyet kent-doğa karşılaştırmasına dönüşmüştür.
doğa ile iç içe yaşamayı tercih etmiş bir yazar olarak latife tekin’in roman boyunca sürdürdüğü katı politik tutumu –ki bu muhalif tutum gücünü eko-feminizmden alır- romanın sonunda istanbul ile tabiat karşılaştırmasında kaçınılmaz bir özlemin itirafına dönüşmüştür. elime ile aralarında geçen diyaloglarda muinar’ın istanbul’u savunduğu göze çarpar. bu özlem aynı zamanda latife tekin’in yaşamının büyük çoğunluğunu geçirdiği, fakat sonunda doğayla baş başa kalabileceği bir mekânı -kurumsal kimlik kazandıracak düzeyde benimsediğinin de anlatıya yansımalarıdır. yazar özlemini muinar’a söyletir:
"burnumda tütüyor elime, istanbul’a laf söyletmem, yok durakları çalıntı, cadde mobilyaları taklit… park düzenlemeleri yanlış, trafik eziyetinden filan söz etme bana, usandım bu laflardan… yok içim boşalıyor, yok uğultusuyla dıştan yıkılıyorum, sinirlerimi bozacaksan vazgeçelim gitmekten…"
muinar’ın eko feminist roman kişilerinin doğayı animistik bir yaklaşımla algılayışları, yazar olan elime’nin ağaçla aralarındaki bilinç transferine tanık olduğu olayda görülür. elime’nin üstüne meşe yapraklarının yürüdüğü düşüncesi içindeyken ağacın taze dallarından birinin kâğıdına uzanıp cümlelerini okuduğunu görmesinin, muinar’ın ırmaktaki sarmaşıkların konuştuklarından söz etmesinin veya içinde yüzülen gölün kendilerini hatırlamasının animizme dayandırılması gerekmektedir. latife tekin’in kendisini “dünyanın neredeyse bir canlı olduğuna inanan ve aslında doğaya eklenerek yaşayan insanlara yakın”36 hissetmesi romana yansıyan animist dünya görüşünü destekler niteliktedir.
muinar’ın dayandığı tezlerin başında, dünyanın ekolojik dengesinin bozulmasının tek müsebbibi olarak erkeklerin görüldüğü eko-feminist; üretim - ekonomi ve endüstrileşme uğruna doğayı tahrip eden kapitalist düzene karşı çıkışı içeren eko-sosyalist anlayış gelmektedir. erkeğin kadınlar üzerindeki tahakkümü ile doğa üzerindeki tahakkümünün koşut sayıldığı romanda, evrenin eril düzeninin yıkılması ve kadınlar tarafından tekrar yapılandırılması gerektiğine yönelik düşünceler geliştirilir. romanın “kocakarısı” muinar’ın, yok etmek istediği erkek egemen yapıyı ve eko-sistemi bozduğunu düşündüğü erkekleri oldukça sivri bir dil kullanarak, yer yer hakaretler ve küfürlerle eleştirmesi, latife tekin’in eko-sosyalist ve eko-feminist anlayışının romandaki izdüşümleridir.
elime’nin kıyamet üzerine yazdığı öykü de endüstri ve teknolojinin tahrip ettiği dünyanın durumuna karşı ekolojik duyarlılığı konu alır. anlatıcının, "yerkabuğunun temel kayası olan granit, volkanik gazlarla dolu cepler yüzünden delik deşik olmuş durumda; bazalt tapınaklarıyla imparatorluklar yere serilmiş, koca kıtalar batmış. kalbura çevirirsiniz sistemi, gaz dolu ceplerin gücünü, ciğerlerinizde hissedecek ölçüde aklınızı boşaltıp sırt sırta oturun bir!" diye seslendiği kişiler dünya düzenini elinde bulunduran erkeklerdir.
dünyadaki doğal dengenin erkekler tarafından yok edilmesi sadece yaşanan çağa özgü değildir. romanın kadın karakterlerine göre destanlarda dahi dağları delen ve eriten, doğayla savaşan kadınlar değil, erkeklerdir. dünya erkek mi, kadın mı diye düşünen roman kişileri dünyayı erkek, ay’ı kadın olarak nitelendirirler. onların argümanları, erkeklerin doğayı ve kadını aynı ölçüde tahrip ettikleri ve sömürdükleri yönündedir. kurulan nükleer santraller, savaş teknolojileri, fabrikalar, teknolojik gelişmeler tümüyle erkeklerin egemen olduğu bir sistemin kurulmasına ve geliştirilmesine yöneliktir. muinar, erkek eliyle geliştirilen bilim ve teknolojinin tabiatın dengeli işleyişine yaptığı olumsuz tesirleri sitemle anlatır:
"sincapların kuyruğu kısaldı, ağaçlara çürütücü mantar aşılıyorlar, soluyacak havanıza sahip çıkın, kıyamet belirtisi bunlar, dünya kurtarır kendini, insanları üstünden kaç defa silkelemiş, dört bucakta binlerce var bu işletmelerden, para gücüyle ilerliyor caniler, çalılarımızı mı sökecekler, öyle ya, atlasınlar sınırınızdan içeri, üç evlek ormanınız kalmış"
tekin, ekolojik düzenin, kurulan tesislerin yarattığı tehlikeler karşısında yok oluşunun sonuçlarına da yine muinar’ın uyarıları aracılığı ile değinir. insanın doğal vücut sisteminin durmadan bozulduğuna işaret eder ve buna sebep olarak gördüğü “boru hatları, fabrikalar, kömür havzaları, maden işletmeleri, nükleer tesislerin”39 kapatılması gerektiğine ve insanın toprağa dönerek dünyanın “gönlünü alma” zamanının geldiğine vurgu yapar. nitekim dünya, "derin bir kedere düşmüş"tür ve insanı, kuşu, böceği gözden çıkarmak üzeredir. latife tekin, son romanının temel çıkış noktası olarak çevreci duyarlılığı ve kadın-doğa eşitliğini ele almasının sebebi olarak, dünyayı kadınların bu hale getirmediğini; savaşları çıkaran, doğaya zarar veren, ırmakların yerlerini değiştirenlerin erkekler olduğunu öne sürer.
kaynak: yrd. doç. dr. macit balık, "çevreci eleştiri ışığında latife tekin'in romanları",
bitlis eren üniversitesi, fen-edebiyat fakültesi, türk dili ve edebiyatı bölümü, ocak 2013
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
rüyalar ve uyanışlar defteri (deneme)
|
2009
2019-2020
doğan kitap
can
|
içeriği/özeti:
rüyalar ve uyanışlar defteri’nde latife tekin’in yıllarca koyun koyuna yaşadığı defterine düştüğü notlar var. rüyaların dili ve kurgusuyla yazılmış bir muhalefet manifestosu… onun ta en başından edebiyatını besleyen ve giderek kristalleşen söylemlerini, politik tavrını ortaya koymakla yakın tarihe not düşen bu metinler kirlenen siyaseti, iktidar peşindekileri, sesi kısılanları ve elbette insanın doğadan kopuşunu belgeliyor. ekolojik yıkıma, yoksullaşan dile, muğlâklaşarak yönünü kaybeden politik söyleme ve ülke gündemine edebi ve ebedi bir başkaldırı metni. dağın etine girmiş iş makinelerinin, yanmış ormanlardan artakalan kül yamaçlarının, nükleer santrallerin yolduğu ovaların, kuşların terk ettiği gökyüzünün kaydını tutarak yaşamakta olduğumuz kaygı verici ekolojik yıkımı gözler önüne seriyor.
“istanbul kadar sevilmemiş başka bir şehir var mıdır? evleri öyle istenmemiş, başka bir şehir, gizlice hep bunu düşündüm sonra... kıyılarındaki camileri, ıslak kibrit kutularına benzetip sevdiğim şehir. milyonlarca insanıyla kimsesiz istanbul. birer birer sökülüyordu bostanlar… yoksuluna mı üzüleceksin, çileğine, lahanasına mı? ayaklandı gençler, boyalarının rengi siyah, sürüyorlar duvarlara, amerika defol!.. zam! zam! zam!.. kokusu var zamanın, sarar soluğunu insanın, dalı yaprağı yok, görünmez ağacı boşluğun demişler, vurup devirdiler hepsini. son bakışın sızısıyla yanlış kurulup dökülmüştü dilimizden o cümle: ‘biz bu şehre üzgünüz...’”
kadınların ne zaman mağlup olduğu üzerinde düşünüp çocukluğun manifestosunu yazmaya girişen tekin, hepimizi özellikle insan merkezli dünya görüşüne ve tüm dünyaya hâkim olan eril dile itiraz etmeye çağırıyor.
latife tekin’in muhalif tavrını en dolaysız şekilde sergilediği rüyalar ve uyanışlar defteri, en başta edebiyatın özgürleştirici gücünü hatırlatıyor okurlara; tabulara, rant peşinde koşan siyasilere, siyanürlere, buldozerlere… kısacası haksız güce meydan okuyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
manwes city (roman)
|
2018-2020
can
|
içeriği/özeti:
ege kıyılarına yakın bir kasabada geçen manves city romanı, burada kurulan çok uluslu fabrikalardan birisinin etkisiyle kasaba olmaktan çıkıp hızlı bir şekilde küresel kapitalizmin bir üretim merkezlerinden birisine, bir "city"e dönüşmektedir. çocukluk arkadaşı olan nergis ve ersel'in başından geçenler, geri dönüşlerle verilirken, bu kasabadaki, hem doğa ve çevre, hem de insan ilişkileri ve yaşam biçimindeki değişim, küresel kapitalist dünyanın tüm unsurlarının bu kasaba içinde kendisine yer bulmasına yol açmaktadır.
haksız biçimde suçlanarak beş yıl hapis yatıp, sonra kasabasına döner ersel, kasabaya aslında kendisini terkeden karısının kaybolan kızı eda'yı bulma amacıyla gelmiştir. ancak bu kısa süre içinde yaşanan değişim, gerek fabrikada, gerekse toplumsal yaşamdaki ilişkiler ayrıntılarıyla ve tıpkı bir sinema filmi gibi okurun gözü önüne serilir. bu olaylar anlatılırken nergis'in düzenli yazılar yazdığı blog ve gazete yazıları olayların anlatan temel ögelerden birisidir. benzer biçimde ersel'i terk eden karısının mektupları, fabrikada çalışan işçilerin fabrikadaki dilek kutusuna attıklar mesajlar yine anlatımı çeşitlendiren unsurlar olarak dikkât çekmektedir. ersel kasabada kaldığı süre içinde bir işe girmek de dahil olmak üzere daha önceden tanıdığı çeşitli kişilerle konuşur, onların anlattıkları ve bu sırada yaşadıkları giderek yoğunlaşan bir aksiyon ve onun yarattığı gerilimle romanın sonuna ladar sürer. romanın sonu yine nergis'in yazdığı bir yazıda anlatılanlarla belirginleşir.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
sürüklenme (roman)
|
2018-2020
can
|
içeriği/özeti:
aslında yer yer manves city ile ilişkiler kurulan bu roman da yine aynı zamanda ve öncekine yakın çevrelerde geçmektedir. bir grup insanın eskiden kurdukları "takviye" adlı örgütün üyesi olan tijen'in ablasının (romanda "asistan" olarak geçmektedir) istemi dışında gelişen yolculuğunun adeta sürüklenmesinin hikâyesidir bu roman. asistan (cinsiyeti açıkça belirtilmese de anlatım biçimi ve konuşmaları onun bir 'kadın' olduğunu düşündürmektedir) bu yapıdan geriye kalanlarla, özellikle de aynı zamanda tijen'le de ilişkisi olan ve örgütte en üst düzeyde sorumlu birisi olan raşit'le buluşmak ve yapının nerede olduğu belli olmayan paralarının izini sürmek amacıyla dünyanın farklı noktalarında geçen bir yolculuk sürdürmektedir. roman yurtdışından bir ülke içindeki bir havaalanına zamansız inen asistan ona katılan bir başka yolcunun, çaresiz kalınca kabul ettikleri bir taksideki yolculuklarıyla başlar. 'bilge' bir adam olduğu anlaşılan şoför onları araçların geçtiği bir yola bırakma sözü verir. ancak bu seyahat sırasında onun programına tabi olmak zorunda kalırlar ve kendilerini bırakacağı yere kadar götürdüğü sırada uğradığı farklı kırsal yerlerden geçerler, bu sırada da şoförün anlattıklarını dinlerler. şoför değişim, yaşam ve gelecekle ilgili olarak anlaşılması, hatta çözümlenmesi zor pek çok şey söyler, anlatır. bu sırada karaca adlı gizemli bir gençle de tanışır.
asistan sonra rusya'ya giderek orada da 'takviye'nin izini sürer. orada kendisine yardımcı olan cehil ile daha önceden tanıdığı ve tamsi üç farklı özelliğe sahip kişilerdir ve yaşamda tutunmayı sağlayacak olan becerilere sahip kişiler bunlardır. yolculuğun sonunda manves city'ye yakın bir başka köyde kurulan bir biyolojik çiftliğe gelir. bu çiftlik raşit'in karısı ya da sevgilisi nevres tarafından yönetilmektedir. ancak gerek burada çalışanlar, gerekse çiftliğin olduğu yerde yaşayan diğer insanlar çeşitli yollarla burada yapılan faaliyeti sabote etmektedirler. asistan bunların hepsine tanık olmakta ve izlemekte, ancak bir şey yapamamaktadır. sonunda nevres'le cehil'i orada bırakır ve ayrılır. bu arada yakındaki manves city'de olanları da öğrenir.
kitapla ilgili bağlantılar:
* can yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
altınçayır vadisinin çocukları (roman)
|
2020
can
|
içeriği/özeti:
“semocum, hayalciler cesur olmak zorunda mı? bilge olmamız gerekiyor mu?”
altınçayır vadisi’nin menekşe boyalı evinde annesi, babası, büyükannesi ve kedisiyle yaşayan asinaz, can dostu semagül’ün özlemiyle doludur. babasının yıllar önce kaza geçirmesine neden olan altın madeni yeniden açılmış, pek çok aile vadiden taşınmak zorunda kalmıştır. vadinin çocuk grupları hayalciler, bilimciler, kuşçular ve altıncılar oyunlarını sürdürür, yetişkinler maden konusunda ne yapacaklarını düşünürken, asinaz’ın aklı semagül’de ve günden güne suskunlaşan annesindedir. aradığı cevapların onu zamanda bir yolculuğa çıkaracağından ise henüz habersizdir…
dil ustası latife tekin çocuklar için yazdığı ilk romanında, doğayı ve insanı masalsı bir anlatımda buluşturuyor.
latife tekin’in ilk çocuk romanı altınçayır vadisi’nin çocukları 2020’de yayımlandı.
resimleyen: mehmet tekin
|
zamansız (roman)
|
2020
can
|
içeriği/özeti:
“karanlık çökerken
kan arzusu derinleşen gelinciklerin
zamansız atılışıyla
kavrayacağım seni bir akşam”
anlat bana sevgilim, imgeler ülkesine doğru giden bir arabadayız, direksiyon çok hafif,
her an savrulabiliriz göğün içine, anlat, yan koltukta zamanı aşmış çılgın bir dinleyicin
var, bırak direksiyonu, uçsun arabamız. çağdaş edebiyatın büyük yazarlarından latife tekin
karantina sürecinde yazmaya başladığı bu sürpriz kitabında zamansız, zeminsiz, tanımsız ve
insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun
izinden gidiyor.Beden, ten ve zihinde kayıtlı hafıza şiirle titreşip yeryüzünün hafızasıyla
birleşirken gölün kalbinden yepyeni bir anlatı doğar: gelincik ve yılanbalığı suretinde açan
sadece yeni bir hikâye değil kalp çarpıntısının kaydıdır. göle ve oradan da okuruna akseden
prizmatik savruluş.
çok katmanlı bir postmodern "aşk romanı" yazma denemesi. biraz şiir gibi ama bence şiir olması için biraz daha çaba sarfedilmesi gerekli. aşkın bir başka düzlemini ve bir dil arayışı ile birlikte ortaya koyma çabası diye de okunabilir.
deniz gezgin'in "yerkuşağı" ile pelin özer'in "17 haziran"ının arasında bir yerde duruyor bence.
bu doğruysa eğer söz konusu ettiğim iki yazar başta olmak üzere yeni bir yazma biçimi ve dil araya yazarlara bir arka çıkma, omuz verme çabası. beri yandan aynı zamanları yaşayan insanların düşünce ve üretimleri de herkesin yaşadığı nesnel gerçeklikten kaynaklanacağı için koşutluk da doğal geliyor insana.
dahası bu yerinde ve gerekli bir turum. bence kikâyenin en önemli olan tarafı dil arayışı içine doğayı ve doğanın sesini ekleme çabasısının önde olması.
tabii bir aşk hikâyesi olması da önemli. bu bağlamda da aşk için yerin, zamanın, durumun önemli olmadığına dair yargısı ve aşkın taraflarına herhangi bir koşulun dayatılamayacağını da göstermesi de altı çizilmesi gereken yanlarından birisi. tabii post-modern çağda eskiden yaşanan aşkların imkânsızlığını da vurgulayor.
bence önemli bir başka yanı ise romandaki boşlukların çokluğu. bu da yeni ve farklı okumalara, dolayısıyla yeni yaratmalara yol açma potansiyeli açısından çok değerli. özellikle bu yanı tekin'i "ne yaptığı bilen" yazar ya da bir yazı "usta"sı yapmaya yetiyor bence... mustafa sütlaş
|
diğer kitapları:
bir yudum sevgi (1984, senaryo),
gümüşlük akademisi (1977, tanıtım kitabı)
hakkında yazılan kitaplar:
latife tekin kitabı (söyleşi)
|
2005
2015
2020
everest
iletişim
can
|
içeriği/özeti:
“dünyada yazarak var olmak çok özel bir deneyim. o maceranın kendisinden ses vermek gerek.
bu yolculuklara neden çıkıldığını, bütün bunları niye yaptığınızı anlatmalısınız, sonuçta bu da
halüsinasyon görmek gibi bir şey. sözcükler dünyasının içine giriyorsunuz ve orda halüsinasyonlar
görerek yol alıyorsunuz. bütün bunlara insan neden katlanıyor, neden hevesle bu süreçleri kuruyor?”
yalnızca doğup yaşadığı topraklarda değil uluslararası ölçekte usta yazarlardan latife tekin,
çok genç yaşta meyvelerini vermeye başlayan, verimli, yenilikçi, enerji dolu yazı hayatının
ortalarında pelin özer’in uzun soluklu bir söyleşi teklifine olumlu yanıt verdi. farklı kuşaklardan
ve deneyimlerden, birbirinden farklı yaşantılardan geçen iki kadının sesli-sessiz diyaloglarıyla üç
yıllık bir çalışmanın ardından oluşan bu kitap söyleşi türünün deneyselliğini ve doğurganlığını
mesken tutarken anı, deneme, biyografi, otobiyografi, düşünce, şiir, anlatı gibi farklı türlerin
zenginliğini, yazı ve yazarın zamanının geçip gitmezliğini duyumsatmayı da hedeflemişti.
ilk baskısı on beş yıl önce yapılan latife tekin kitabı, yetkin bir yazarın kendine, yazısına,
yazarlığa dürüstçe baktığı aynada yansıyanlarla okurların ve özellikle de yazma uğraşına yürekten
bağlananların yolunu aydınlatmayı sürdürüyor.
pelin özer, onunla bir arada yaşayarak, konuşmalarını sessiz bir gölge gibi dinleyerek, latife
tekin’le uzun bir söyleşiye oturuyor. romanlarının sırrına ermek için yola çıkıyor, onun büyük bir
derinlik ve samimiyetle anlattıklarını kaydediyor. latife tekin adeta kendi kendine konuşur gibi
evinden, çocukluğundan, ailesinden, köklerinden, yoksullardan, iktidarlardan, masumiyetten, yaşamın
ve yazının sesinden söz ediyor. ortaya, soranla cevaplayanın uyum içinde birbirine geçtiği, okuyanı da
içine çeken bir kitap çıkıyor.
kitapla ilgili bağlantılar:
* iletişim yayınları'nın sitesinde yer alan kitabın ilk 20 sayfasının bağlantısı
|
latife tekin hakkında yazılmış kitaplar
türk edebiyatında postmodernist süreç ve latife tekin
şerefnur atik
bilge kültür sanat yayınları
2012
latife tekin'in romancılığı
macit balık
akçağ yayınları
2019
an analysis of dear shameless death by latife rekin: from similitude to the beyond: an alternative female subjectivity via feminine magical realism
deniz gündoğan
vdm verlag dr. müller
2010
|
latife tekin kitaplarının çevirileri
dear shameless death (ing.)
saliha paker(çev.)
marion boyars
2014
berji kristin: tales from the garbage hills (ing.)
saliha paker(çev.)
marion boyars
2014
swords of ice (ing.)
saliha paker&mel kenner(çev.)
marion boyars
2014
epées de glace (fr.)
alfred depeyrat (çev.)
stock
1999
ta paramythia ton skoupidion tis mpertzi kristin (yunanca)
??? (çev.)
exantas
2001
??????????????? (japonca)
ryo myashita (çev.)
kawadeshoboshinsha
2014
dérives (fr., sürüklenme)
ali terzioğlu & jocelyne burkmann (çev.)
belleville
2020
el panuelo turco (isp., sevgili arsız ölüm)
josé ramón monreal (çev.)
martínez roca
2000
cara spudorata morte (itl., sevgili arsız ölüm)
marazzi u. (çev.)
giunti editore
1994
|
Yazar ve kitaplarla ilgili bağlantılar:
"latife tekin'in romancılığı"
macit balık, doktora tezi, 2011.
"sözünü sakınmadan"
semih gümüş ve ömer türkeş'in latife tekin'le söyleşisi, istanbul modern müzesi, 28.12.2011.
"latife tekin, dil ve masumiyet"
sennur sezer, (Sayı: 127) evrensel kültür dergisi, 01.07.2002.
"latife tekin dosyası: rüyaların dilinden en çok muhalefet sızar…"
oylum yılmaz, sabit fikir dergisi, 09.11.2009.
"manves city ve sürüklenme ile yoksulluğun değişen yüzü"
şule tüzül, edebiyat haber sitesi, 18 aralık 2018
"sürüklenme: zümrüdü anka'dan tahta kuşa"
nazmi özüçelik, oggito.com, 8 ocak 2019
"yoksulluk, yeryüzü ve başka bir bellek mümkün: manves city ve sürüklenme"
deniz gündoğan ibrişim, oggito.com, 28 aralık 2018
"latife tekin’den macera tadında iki yoksulluk romanı"
haydar ergülen, hürriyet gazetesi, 21 kasım 2018
"latife tekin'in “gör dediği”: distopya ve ütopya?"
ahmet ergenç, k-24, 27 aralık 2018
"psikanalitik edebiyat kuramı bağlamında manves city, sürüklenme, latife tekin ve neoloji."
irem uzunhasanoğlu, mevzu edebiyat, 8 aralık 2018
"manves city'e hoş geldiniz"
dilek karaaslan, oggito.com, 12 kasım 2018
"‘henüz kayıp değil vicdan, merhamet, dayanışma’"
muzaffer öztürk, evrensel gazetesi, 12 kasım 2018
"proleter deneyimi ve roman"
orhan koçak, k-24, 31 ocak 2019
"latife tekin yeni romanlarını yekta kopan’a anlattı"
yekta kopan(video), hepsitv, 8 ocak 2019
"dosya no 5: latife tekin"
post dergi, 13 eylül 2021
latife tekin:"yazar olmaya çalıştığımı hatırlamıyorum hiç. başıma geldi."
ibb, istdergi, aralık 2021
zaman, zemin, zuhur
yavuz arkın, litera edebiyat, 03.07.2022
zamansız: yazı ve ihlal
ahmet ergenç, k24 dergi, 03.08.2022
latife tekin dosyası
notos dergisi, sayı 93, ekim 2022
gör beni programının konuğu latife tekin (video söyleşi)
armağan çağlayan, kişisel you tube kanalı, 06.10.2022
bağlantılar:
"gümüşlük akademisi"
|
| | | | | | | | | | | | |
|
|