anlatan kadınlar
roman, öykü, şiir, deneme, anı, tiyatro, senaryo...
|
biyografisi:
pakize başaran
türkiye'de yerleşmiş türk kökenli bir müslüman boşnak ailesinin kızıdır. 1925 yılında bandırma'da
doğdu, babası vefat edince annesi ve iki kardeşiyle birlikte istanbul'a geldi. lise eğitiminden
sonra istanbul sirkeci'de 2 noterde çalışmaya başladı. noter katibi ve baş memuru olarak otuz
yedi yıl görev yaptı. şiirler, hikâyeler ve romanlar yazdı. istanbul radyosunda oyunları
yayınlandı, cem karaca onun şiirini besteledi. 16 roman, sayısız köşe yazısı ve radyo oyununun
sahibi.
2008 yılında, doğum yeri bandırma'ya döndü. aynı zamanda ünlü yönetmen tunç başaran ile
tiyatro ve sinema sanatçısı meriç başaran'ın annesidir ve halen yaşamını bandırma'da
sürdürmektedir.
başlıca kitapları; benim doktorum (roman, 1951), sahte gelin (roman, 1953),
köye dönen yosma (roman, 1955), meçhule giden yol (roman, 1958), şaka bitti
(roman, 1960), seni yalnız seni (roman, 1963), aşk acıları (roman, 1964),
devenin öcü (roman, 1969), büyükler küçükler ve köpekler (roman, 1972), döner
koltuk (roman, 1974), tekinsizler (roman, 1977), ben yaşarken 27 mayıs 1960 ve
öncesi, (anı, 2008) fırtına’nın oğlu (deneme, 2012) olarak sayılabilir.
kitapları; yeni matbaa, inkilâp, ak, itimat, boğaziçi yayınları, simurg yayınları aracılığıyla
kitapseverlerle buluşmuştur.
|
yapıtları:
adı: köye dönen yosma (roman)
ilk yayın tarihi: 1955, istanbul
yayınevi: yeni matbaa
içeriği/özeti:
“ m... köyündeyiz... ayşe'nin evi... yere serili bir yatak. içinde, tanıdığımız, bildiğimiz,
hayatını bir roman gibi okuduğumuz köyün ayşesi, istanbulluların dansöz cihan'ı var. perişan
saçları yastığı kaplamış, yeşil gözlerinin etrafı mor halkalarla çevrili. rengi soluk, dudakları
ateşinden kıpkırmızı ölmüş.. bir köylü kadın, ayşe'nin uzattığı manikürlerinin yarısı dökülmüş,
uzun tırnaklı parmaklarının tırnaklarını kesip, ellerine kına yakmakla meşgul..
”
|
adı: şaka bitti (roman)
ilk yayın tarihi: 1960, istanbul
yayınevi: ekin basımevi
içeriği/özeti:
“ bir ananın yavrusuna kavuştuğu zaman yüzünü kaplayan tebessüm; melekleri dahi kıskandıracak
kadar tatlı ve güzeldir. dikkat edilirse yazılan eserlerin hemen hemen yüzde doksan dokuzu “aşk”
üzerine yazılmıştır. dünya yüzünde aşkla birbirini seven, ıztırap çeken, gözyaşı dökeleri meydana
getiren bu mukaddes varlığın, o ilahi aşkını düşünenler ise pek azdır. işte bu eserin özelliği,
çocuklarının selamet ve saadetleri uğruna canını fedadan çekinmeyen, onlara çektiği ıstırabı,
döktüğü gözyaşlarını göstermekten kaçınan, şefkati dünya yüzünde hiç bir yere sığmayacak kadar
büyük olan; fedakar, vefakar bir kadının, gerçek ve acıklı hayat hikayesi oluşudur. ”
|
adı: ben yaşarken: 27 mayıs 1960 ve öncesi (anı)
ilk yayın tarihi: 2008, istanbul
yayınevi: simurg yayınları
içeriği/özeti:
“Yıllar önce, Türk toplumunun çok duyarlı olduğu 27 Mayıs 1960 ve öncesine değinmenin pek de kolay bir şey olmayacağını düşünüyordum. Aradan kırk beş yıl geçmiş. 'Geç, hiçbir zaman geç değildir' diyerek, anılarımı yazma zamanının geldiği kanısına vardım:
'27 Mayıs 1960 ve öncesinde, ulusça, kara bir sis tabakası içerisinde bunaldığımız, hâlâ hafızalarımızdan silinmeyen, üzerimize bir karabasan gibi çöken maddi manevi birçok yıkıma neden olan İkinci Dünya Savaşı;
'Tek Parti Dönemi;
'1950 -1960 Demokrat Partili yıllar;
'Olayların içine nasıl sürüklendiğimiz;
'27 Mayıs 1960 Darbesi;
'Pek çok vatandaşa olduğu gibi, benimle ve eşimle ilgili asılsız ihbarlar sonucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğündeki sorgulama ve yargılamalar;
'Ve daha sonraları korku ve endişe içinde geçirdiğimiz günler…
Annem Naile Hanım'ın, neden on yılı aşkın süre Türk Padişahı İkinci Abdülhamit Han'ın Yıldız Sarayı'nda yaşadığı; babam Ömer Musiç'e hangi nedenlerle 'kahramanlık' unvanının verildiği gibi konuları da yazmadan edemedim…”
|
adı: ben yaşarken: fırtına'nın oğlu (deneme)
ilk yayın tarihi: 2012, istanbul
yayınevi: boğaziçi yayınları
içeriği/özeti:
“bu kitabın içeriği biraz pisikolojik, biraz felsefi, biraz nostalji, biraz da masalımsı...
sosyal yönü ise ağırlıklı… fırtına'nın oğlu, otuz yıl önce babasıyla birlikte gittiği yurtdışında
eğitimini görmüş, çalışmış, evlenmiş, iki çocuğu olmuş... şu anda hastadır ve ateşler içersinde
yatmaktadır. doğup on dört yaşına kadar büyüdüğü ülkesini çok özlediğini anlamış ve verdiği ani
bir kararla, nedenini ve ne olduğunu hiç bir zaman bilemeyeceği; yitirdiğine inandığı o şeyi
bulabileceği umuduyla, ince uzun bir yolda (onun için bu çok önemli şey her ne ise) arayışı için
ilerleme başlar.” evet, yitirilen bu çok önemli, her insanda olması gereken bu şey nedir? neyi
arayacaktır ve bulabilecek midir? işte kitapta uzun ve heyecanlı bir arayıştan sonra yitirilen
bu şeyin ne olduğunu, bulması durumunda neler olacağını ve neler yapmak isteyeceğini, eğer
bulursa yaşamının bundan sonraki bölümünü huzurlu olarak geçirip geçiremeyeceğini, kutluluğa
ulaşıp ulaşamadığını hepbirlikte kitabı baştan sona kadar okuyup tüm ayrıntılarıyla öğreneceğiz.
|
bu sayfa en son 05.08.2020'de düzenlenmiştir.
|