İmkânsızın Şarkısı
Orijinal adı "Noruvei no Mori / Norvegian Wood" olan ve ilk kez 1987 yılında basılan,
yazarın tanınmasında en önemli rolü olan beşinci kitabıdır. Türkçeye 2004 yılında Fransızcasından
Nihal Önol tarafından çevrilmiş ve Doğan Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır. 2010 yılında kitapta
yer alan hikâyenin aynı adla bir de filmi
yapılmıştır. Filmin senaryosunu aynı zamanda filmin yönetmeni olan Tran Anh Hung yazmıştır.
Haruki Murakami'nin dünyada tanınmasını sağlayan bu kitap ülkesindeki bazı kesimlerin tepkisine
yol açmıştır. Romanın kahramanı Toru Watanabe'nin gençlik döneminin ve o dönemde yaşadığı bir
aşkın romanıdır. Roman, kahramanın HAmburg'a bir uçak yolculuğu ile başlar. Bu sırada Beatles'ın ünlü şarkısı
Norwegian Wood'u dinlemektedir. Şarkı ona yirmi yıl öncesine götürür ve 1969 yılında yaşadıklarını anımsatır. Watanabe yirmi
yıl önce yaşadığı her şeyi onları yaşadığı sıradaki duygularıyla birlikte yeniden yaşamasına yol açar.
O sırada on yedi yaşındadır ve en yakın arkadaşı, tek dostu olan Kizuki o dönemde babasının arabasının
içinde egzoz dumanıyla kendini zehirlemiştir. Toru bundan çok etkilenmiştir. Kizuki ona göre muhteşem
bir insandır, güçlü bir karaktere sahiptir. İntihar etmesi için geçerli bir nedeni yoktur. Aslında Toru,
Kizuki ve Kizuki'nin sevgilisi olan Naoko üçü her zaman bir arada olan bir üçlüdürler. Kizuki'nin
ölümünden sonra Toru'nun Naoko ile de arası açılır. Uzun bir süre hiç görüşmezler. Toru üniversiteye
gittiği sırada Tokyo'ya giden bir trende yeniden karşılaşırlar. İkisi de birbirlerini görünce çok şaşırırırlar.
Naoko Tokyo'ya varmadan daha önce inip yürümek ister. Birlikte trenden iner ve yürürler. Yürüyüş
sırasında çok az konuşurlar, daha çok susarlar. İkisi de Kizuki'den söz etmekten çekinmektedirler.
Toru Tokyo Üniversitesi'nde tiyatro eğitimi görecektir. Naoko ise onun okuluna yakın bir başka yerdeki
bir kız okulunda eğitim almak üzere Tokyo'ya gelmiştir. Ayrılırlarken yeniden görüşmek üzere randevulaşırlar.
Aslında Naoko da Kizuki'nin ölümünden sonra büyük bir yalnızlık çekmekte ve konuşmaya ihtiyaç duymaktadır.
Sonraki dönemde bir yandan eğitimlerini sürdürürken bir yandan da uzun yürüyüşler yaparlar ve havadan sudan konuşurlar.
Konuşmalarında asla Kizuki'den söz etmemektedirler. Toru, Naoko'ya kaldığı yurttaki oda arkadaşı Nagasawa ile ilgili
eğlenceli hikâyeler anlatır. Naoko bunları dinlemekten çok hoşlanır.
Toru ile Nagasawa'nın en çok sevdikleri "Muhteşem Gatsby"dir ve tanışmaları da bu kitap sayesinde olmuştur.
Nagasawa ilginç birisidir. Bazı zayıf ve tuhaf yanları olsa da karakteri güçlü bir gençtir ve Toru'dan da biraz
daha büyüktür. Toru, Naoko ile günden güne daha yakınlaşırken, Nagasawa ile de arkadaşlığını ilerletir.
O sırada Naoko'nun doğum günü gelir ve o gün ikisinin de yaşamlarının akışını değiştirecek şeyler yaşarlar. Naoko'nun
evindeki küçük kutlama sırasında plak dinlerlerken, o güne kadar hiç kimseyle sevişmemiş olan Toru ile Naoko ile sevişirler.
Sevişme sonrasında Naoko bir ağlama krizine girer. Toru, Naoko'yu zorlamamıştır ve herşey onun isteği ve katılımıyla olmuştur.
Toru o geceden sonra uzun bir süre Naoko'yu göremez. Sonra ondan aldığı bir mektupta Naoko'nun okulu bıraktığını ve bir
psikiyatri hastanesinde yatmakta olduğunu öğrenir. O sırada Toru'nun okulunda öğrenciler boykot yapmaktadırlar. Ama bir süre
sonra talepleri yerine getirilmediği hâlde boykotu sonlandırırlar. Politik bir tutumu olmamasına karşın bu, Toru'nun aklının
almadığı bir durumdur. Okulda aynı derse girdiği arkadaşı Midori Kobayashi ile bu sırada biraz daha yakınlaşır. Midori canlı ve
son derece neşeli, kendine güvenen bir kızdır. Naoko'ya olan sevgisine rağmen, Toru Midori'yle yakınlaşır. Naoko'nun yokluğunda
arkadaşlıkları büyür.
Bu sırada Toru Naoko'yla mektuplaşmayı sürdürür ve onu ziyaret etmek ister, Naoko kabul eder. Kyoto yakınlarındaki tenha dağ
sanatoryumunda Naoko'yu ziyaret eder. Orada Naoko'nun yaşlı oda arkadaşı Reiko Ishida'yla tanışır. Reiko, Naoko'nun sırdaşıdır.
Her ziyaretinde Reiko ve Naoko ile daha yakın ve dostça sohbet etmeye başlar. İkisi de geçmişleri hakkında daha çok ayrıntı anlatırlar.
Reiko, hastalığının nedenini ve gelişimini anlatır. Başarısız evliliği hastalanmasına yol açmıştır. Naoko ise birkaç yıl önce ablasının
beklenmedik intiharından söz eder. Tokyo'ya döndüğünde, Toru, Midori'yle olan ilişkisini ve Naoko'yla ilgili düşüncelerini, Reiko'ya bir
mektup yazarak anlatır ve çelişkili duygularıyla ilgili tavsiyesini sorar. Naoko’yu incitmek istemiyordur ama Midori’yi kaybetmek istemiyordur.
Reiko, mutluluk için bu şansı yakalaması ve Midori ile ilişkisinin sürmesi için ona tavsiyede bulunur.
Naoko ona Watanabe'den ve ilişkilerinden söz eder. İkisinin birlikte oldukları geceden de söz ederek.
Sonraki bir başka ziyaretinde orada yeniden sevişirler. Daha sonraki bir mektupta Reiko Toru'ya Naoko'nun
kendini öldürdüğünden söz eder. Toru, çok üzülür. Bir ay boyunca büyük bir şaşkınlık içinde ve amaçsızca
dolaşır. Bu sırada Midori ona ne olduğunu merak eder. Geri döndüğünde Reiki'nin ona ziyarete gelmek istediğini
öğrenir. Buluşurlar ve Toru ile orta yaşlı Reiki sevişirler. Bu deneyim ve Watanabe ve Reiko'nun o geceki
paylaştığı samimi sohbet sayesinde, Midori'nin aslında hayatındaki en önemli kişi olduğunu anlar. Reiko'dan
ayrıldıktan sonra, Midori'yi arar ve ona kendisini sevdiğini söyler. Midori, ona "Şimdi neredesin?" diye sorar
ve roman, bu sorunun yanıtını düşündüğü sırada biter.
Koşmasaydım Yazamazdım
Haruki Murakami'nin koşmak ve yazmanın kendi yaşamındaki yeri ve birbirleriyle etkileşimini ve
bağlantısını anlattığı bir denemedir. Yapıtın içinde aslında bir tür yazma sürecine koşut giden
koşucu yanını anlatır. Ancak ikisinin kesiştiği yerleri, kendi yaşamından da söz ederek dile getirir.
Adetâ konuşur gibi, yalın, akıcı bir şekilde yaşamının farklı dönemlerini anlatan yazar, Koşma konusundaki
düşüncelerini ve yaptıklarını anlatır. Tıpkı yazıyla uğraşması gibi koşması da otuzlu yaşlarında başladığı
bir iştir. Koşmanın kendisini disipline ettiğini, günden güne kendini geliştirerek de hem başarılı bir yazar
hem de başarılı bir uzun mesafe koşucusu olduğunu ortaya koyar. BU kitabıyla yazar, niyetlenilen bir işi
gerçekleştirme konusundaki azim ve kararlılığın varacağı noktaları göstermektedir. Yapıtta yazma biçimine
dair çeşitli ip uçları ve ayrıntıları da bulmak mümkün.
Murakami otuz yaşına kadar sıradan bir insandır. O dönemde bir hayalini gerçekleştirmek üzere borç alır ve
bir bar açar. Karısı ile birlikte çok çalışırlar ve barı güzel bir işletme haline getirirler. Giderek ünlendikleri
sırada bu işin yaşamının büyük bölümünü doldurduğunu fark eden Murakami'nin hayatın geçmekte olduğunu hisseder ve
bu işi bırakmaya ve roman yazmaya karar verir. Aynı zamanda da koşmaya başlar. Sonunda zor olsa da binbir çabayla
açtığı barı kapatıp günlerini tamamen koşmaya ve yazmaya ayırır. Koşmakta kendini gün geçtikçe geliştirir ve dünya
çapında milyonlarca okunmaya ulaşan romanlar kaleme alır.
"Ben koşarken, yalnızca koşarım. Bir boşluğun içerisinde koşarım. Ters yönden bir ifade kullanmak gerekirse boşluğu
yakalamak için koşuyorumdur belki de."
Biyografisi:
Haruki Murakami 1949 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde dünyaya geldi. Babası bir Budist
din adamı olan Haruki gençliğinin büyük bir bölümünü Kobe'de geçirdi. Üniversite öğrenimini Tokyo’daki
Vaseda Üniversitesi'nde tamamlayıp 1975’te mezun oldu. 1986-1995 yılları arasında ülkesinden uzakta
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşadı.
Yazarın ilk kitabı olan “Kaze no uta o kike” Gunzou Edebiyat Ödülü'nü aldı (1979). Bu eseri
takiben yazar “Hitsuci o meguru Booken” (1982) isimli romanını yazdı. Yazar bu eseriyle de Yeni
Yazarlar Noma Edebiyat Ödülünü aldı. Ödül alan iki kitaptan sonra “Sekai no ovari to haado boirudo” (1985)
geldi ve bu kitap da Tanizaki Ödülü’nü kazandı. Fakat yazarı dünyaya tanıtan ve kendinden söz ettiren kitabı
tam 16 dile çevrilmiş olan “İmkânsızın Şarkısı (Norvei no Mori)” (1987) olmuştur. 1995’te yayımlanan
“Zemberekkuşu'nun Güncesi” kitabı ile ertesi yıl da Yomiuri Edebiyat Ödülünü kazandı. 12 Nisan 2013 de
Japonya'da piyasaya çıkan daha okuyucuyla buluşmadan günler önce online rezervasyon ile çok-satanlar
listesine girmiş olan eseri “Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları” adıyla Türkçe'ye de çevrilerek
eş zamanlı olarak yayımlanmıştır.
Haruki günümüzde Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu eleştirilerine
maruz kalmaktadır. Fakat yine de Japonya’nın XX. yüzyıldaki en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilir.
İmkansızın Şarkısı, Zemberek Kuşu'nun Güncesi, Yaban Koyunun İzinde adlı kitapları Nihal Önol tarafından;
Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında adlı kitabı Pınar Polat tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.
Bu kitapların haricindeki tüm kitapları Türkçe'ye Japonca aslından Hüseyin Can Erkin tarafından çevrilmiştir.
Türkiye'de yayımlanmış kitapları:
İmkânsızın Şarkısı (2004),
Zemberekkuşu'nun Güncesi (2005),
Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında (2007),
Yaban Koyununun İzinde (2008),
Sahilde Kafka (2009),
Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu (2011),
1Q84 (2012),
Koşmasaydım Yazamazdım (2013),
Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları (2014),
Uyku (2015),
Kadınsız Erkekler (2016),
Sputnik Sevgilim (2016),
Fırın Saldırısı (2017),
Karanlıktan Sonra (2017),
Rüzgârın Şarkısını Dinle (2018),
Yazar ve kitapla ilgili yazılar:
* "Haruki Murakami : Acayip Bir Japon"
Recep Kurt, japonya.org blog, 24.07.2008
* "Murakami'yi çevirmeni anlatıyor"
Gülenay Börekçi, Habertürk Gazetesi, 30.04.2012,
* "Yazar Olmak için Gerekenler: Yazarlık Eğitimi ve Koşu Ayakkabıları"
Willow, 5Harfliler Blog, 05.11.2014,
* "Murakami layığıyla perdeye aktarılınca"
Erman Ata Uncu, Radikal Gazetesi, 07.08.2011,
Bağlantılar:
"Resmi Sayfası"
Yazar ve kitaplarıyşa ilgili bilgilerin bulunduğu İngilizce sayfa