"Değmez" romanının girişinde bir 'Sunuş' bölümü yer alıyor. Burada yazarın önceki
romanında da yer alan Meddah Değil Efendi vardır. Onun isteğiyle yardımcısının bir teybe
kaydettiği tanıklıkların bu kitabı oluşturduğunu öğreniriz. Bundan sonra romanın asıl
bölümlerine geçilir.
Yazar kitabın bölümlerine "kitap" adını vermiş. Romanın içinde "üç" asıl bölüm ve "iki"
ek bölüm bulunuyor. 1.bölüm "şebi yelda" (yılın en uzun gecesi yani 22 aralık-
23 aralık gecesi) adını taşıyor. Bu kitabın içinde de "on"u kargalar "dördü" de
roman kahramanların (ninno, sadere, yelda-2 kez) anlattığı toplam üzere 14 bölüm bulunuyor.
Roman, Nevirmor adlı tek gözü oyulmuş erkek kargayla aslında rengi bembeyaz olan Simsiyah
adlı dişi karganın aşka doğru kanat çırpacağı hissedilen tanışmalarıyla başlıyor.
Tanışmanın odağındaysa, Aras Nehri’nin ortasındaki buzulun içinde salınıp duran ve ölü mü
diri mi olduğu anlaşılamayan, Faruk Ferzan adında bir yazar var. Kendisi bile “Ne oldu bana?
Öldüm mü?” diye soruyor kendine. Ölüp ölmediğini bir türlü anlayamıyor.
Roman onu kurtarmaya gelecek olan yakındaki Doslar kasabasında yaşayan kişilerin
anlatımıyla sürüyor. Bu insanların hepsi de gizemli, tuhaf kişiler. Onların anlattıkları
dünya ve zaman başka olduğu anlaşılıyor. Bu yeni dünya tarih içindeki yeri belirsiz
fantastik bir dünya.
Sonrasında Faruk Ferzan’ın, uzaklardaki kaptan babası ve annesini anlatılırken
çocukluğu da okura sunuluyor. Bu arada resim sanatının gizleri ve okuma hazzını
fark ediyoruz.
Romanın 2.bölümü ise "fenni sihirler ve hileli aletler dükkânı" adını taşıyor
ve yine "kitap" olarak adlandırılıyor. Bu kitapta da yine "beş"i kargaların, "beş"i
Faruk Ferzan, biri de "Mine"nin anlatıcı olduğu toplam 11 bölüm sürüyor.
Bu bölümde Faruk Ferzan ve okur Sihirbaz Mandereyke’yle tanışıyor. Onun “Fenni Sihirler
ve Hileli Aletler Dükkânı” için resim çizmeye başlaması, tuhaf gönül ilişkisinin sonunda
bir arabanın altında kalması, annesinin babası yüzünden kendini asması, ilerleyen
yıllarda Serbeste gazetesine tefrika roman yazıp çizmeye başlaması ve aykırılığına
rağmen hücrelerimize tanıdık gelen bir aşka kapılması dile getiriliyor. Burada anlatılanlar
akla "milliyetçi" gençlerin 4 aralık 1945'te Cağaloğlu'nda gerçekleştirdiği "Tan Gazetesi
ve Matbaası" baskını olayı akla geliyor. Dolayısıyla kahramanlarla da o olayda yer alan
kahramanlarla bir koşutluk kuruluyor. Bunların başında da romanın temel karakterlerinden
birisi olan Süreyya'yla özdeşleşen Sabiha Sertel akla geliyor.
İsmail Güzelsoy, röportajlarından birinde, bu gazete talanını, “Tan Olayı” diye tarihe geçen,
sol eğilimli Tan gazetesinin 1945’teki yağmalanmasından esinlendiğini belirtirken, tarihe
bire bir bağlı kalmadığını, onu asıl ilgilendirenin “kendisine benzemeyen hiçbir şeye
yaşam hakkı tanımayan öfkeli kalabalık” olduğunun da altını çiziyor. “Hepimiz o
dizginlenemez öfkenin çocuğuyuz bir bakıma,” diyor. Böylece, romanında siyasetin nerede
durduğunu, insana, hayata, aşka ve ölüme siyasetin neresinden baktığını da açıklamış
oluyor.
Üçüncü kitabın adı ise "içinde 'r' harfi olan isim" ve bu kitapta da yine
"altı"sı kargaların, "dördü" "sadere"nin, biri "faruk ferzan", diğeri "süreyya"nın
anlattığı 12 bölüm yer alıyor.
Romanın bu bölümünde tanıştığımız ve içindeki hikâyeleri birbirine bağlayan bir başka
önemli karakterin var: "Sadere". O bir şifacı ve Faruk Ferzan'ı yeniden yaşama döndürecek
olan tek kişi. Annesi kendisini doğururken öldürmüş bir Avcı'yla başlayan hayatı, önce
şifacılık, sonra da Fars ülkesinde ve bilinmedik bir zamanda tıbbi etiğin ve hep genç
kalmanın sırrını araştıran bu anlamda 'insan yaratan' yani bir 'insan çiftliği' kuran
tıp mensuplarından öğrendiği modern(?) hekimliğin öğrenmesiyle sürüyor. Bu sırada da
'siyaseti' öğreniyor. Yaratma, aşk ve ölümün kesiştiği bulanık sularda gezerken yaşamın
anlamını ortaya koyacak bir kitabın yazımı da sürüyor. Bu kitabın içeriğinde tek bir
sözcük var: "değmez!"
Romanın bundan sonraki bölümünde yazarın da doğrudan devreye girerek okurla konuştuğu
iki ek bölüm daha var. ek-1, "inci değil... boncuk" adını taşıyor ve bu bölümde bir
intikamın alınması anlatılıyor ve "doslar kasabası katliamı" dile getiriliyor. Ardından
gelen ek-2 ise "en uzak yedi adım" başlığıyla sunulmuş ve burada da Süreyya ile Faruk
Ferzan'ın onun yeniden doğuşundan 55 gün sonra Paris'te gerçekleşen buluşmaları
anlatılıyor. Ama buluştuktan sonra neler oluğunu bilmiyoruz.
Çok katmanlı bir roman bu; ölümü, aşkı, dostluğu, istisnai insanları, sosyalistleri,
tıp bilimini, resim ve edebiyatı, velhasıl insana dair ne varsa anlatıyor...
Bu arada romanın içindeki hikâyelere uygun çeşitli illüstrasyonlar var ve bunları da
yazarın kendisi yapmış.
Biyografisi:
İsmail Güzelsoy 10 Haziran 1963'te Iğdır'da doğdu, İstanbul'da büyüdü.
Ortaöğrenimini İstanbul'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek
Okulu'ndan ayrılıp İsveç'te Umea Üniversitesi kurslarında İsviç Dili ve Edebiyatı
okudu. 3 yıl bu ülkede yaşadı. Dergi ve gazetelerde denemeler, öyküler yazdı.
Gergedan Sanat Dergisi için yalnızca fotoğraflar kullanarak bir öykü yayınladı.
Daha sonra kendi deyimiyle "mikro-roman" üzerinde çalıştı. 15-20 sayfalık bu
çalışmaların roman olduğunda ısrar etti, ancak bunlardan derlenmiş kitabı "öykü"
türünde değerlendirildi. Bu ilk kitabı Seni Seziyorum; Kitab-ı Mukadder 2000'de
İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. 2004'te ikinci romanı "Ruh Hastası" yine
İletişim'den çıktı. "Banknot Üçlemesi" adını verdiği 3 kitaplık dizinin ilk kitabı
"Sincap". İkincisi "Rukas-Perde Açılıyor" ve üçüncüsü "İyi Yolculuklar" yayınlandı.
Son yıllarda hemen hemen her yıl en az bir roman üreten yazar halen İstanbul'da yaşıyor.
Yapıtları:
Romanları:
Seni Seziyorum / Kitab-ı Mukadder (2000);
Ruh Hastası (2004);
Sincap (Banknot Üçlemesi 1. Kitap, 2005);
Rukas Perde Açılıyor (Banknot Üçlemesi 2. Kitap, 2006);
İyi Yolculuklar (Banknot Üçlemesi 2. Kitap, 2007);
Değil Efendi'nin Renk ve Korku Meselleri (2010);
Çıt Yok (2011);
Saf (roman, 2013);
Değmez (2015);
Gölge (2016);
Hatırla (2018);
Diğer Kitapları:
İstanbul'un Gezi Rehberi 2 Günde Pera ve Boğaz(2009)
Yazar ve kitapla ilgili yazılar:
* "Edebiyat evcilleşip boyun eğiyor"
Kerem Görkem, t24k, 22.04.2015
* Söyleşi:"Kalemini iktidara satanlar güzellik üretemez"
Eray Ak, t24k, 26.04.2018
* "Tür, aslında hiçbir şeydir"
Ersan Üldes, Kendi Sitesi
|